Toplumda tuhaf bir anlayış var.
Çoğu zaman aynı hatayı işleyen kadın yadırganıp, kınanırken; erkeğe nazar-ı müsamaha ile bakılıyor. Aynı harama giren, aynı günahı işleyen kadın şiddetle ayıplanıp, kınanırken; çekinmeden aynı veya benzeri günahı işleyen erkeğin bu davranışı ya hiç nazara alınmıyor veya olabilir anlayışıyla karşılanıyor.
Meselâ cadde ve sokaklarda herkesin gözleri önünde gayr-ı meşrû, lâubali hal ve davranışlarda bulunanlardan kadının bu hali şiddetle kınanırken; erkeğin bu çirkin hareketi erkekliğine havale edilerek, basite alınıyor.
Bir kadının müstehcenliği haklı olarak yadırganıp, ayıp görülürken; tesettürün erkeklere de bakan yönünün bulunduğunu kulak ardı ederek onların cadde ve sokaklarda yatak kıyafetleriyle arz-ı endam etmeleri gayet normal karşılanıyor.
Yine kadının erkek kıyafetleriyle gezmeleri yadırganırken; erkeğin rengiyle, biçimiyle kadın giyim kuşamlarını rahatlıkla tercih etmeleri gayet normal karşılanıyor. Halbuki Üstad; “erkek kadın libasını giyerse maskara olur..” diye dikkat çekici tesbitlerde bulunuyor.
İffet, namus deyince nedense herkesin aklına öncelikle kadınlar geliyor; sonra erkekler geliyor. Halbuki ailenin reisi olması hasebiyle evli erkeklerin mahiyetlerindeki hanımlarının namus ve iffetlerini titizlikle korumakla mükellef olduklarını unutmamaları şart. Bu sorumluluklarını yerine getirmeyen erkekler vebal altındadırlar.
Hz. Peygamberin (asm); “sizler iffetli olun ki hanımlarınızda iffetli olsunlar” şeklindeki erkeklere yönelik ikaz ve tavsiyelerinden de anlıyoruz ki kadınların iffetli olup namuslarını muhafaza etmelerinin öncelikli ve önemli bir şartı, erkeğin iffetli olmasından geçiyor. Ailede erkek örnek bir iffet timsali olamıyorsa; hanımından istediği manada bir ciddiyeti, bir iffeti beklemesi boşunadır.
Bu meyanda Üstad Bediüzzaman’ın; “sefih erkekler hevesleriyle kadınlaşırlarsa; açık saçık kadınlar da hayasızlıklarıyla erkekleşirler” tesbiti de aile ve toplumdaki yozlaşma ve bozulmanın erkekle başladığını ve o şekilde kadına da sirayet ettiğini görüyoruz. Önce erkek his ve hevesin sevkiyle bir yönü ile kadınlaşıyor; sonrasında kadın da iffetini kaybederek, hayasızlaşarak bir nevi erkekleşiyor.
Bu tehlikeli ve içler acısı gidişatın çaresi ve tedavisi de erkeğiyle kadınıyla herkesin Yüce Allah’ın emir ve yasaklarına, Peygamberimizin (asm) ikaz ve tavsiyelerine; Üstad Bediüzzaman’ın yol gösterici mesajlarına kulak vermelerinden geçiyor.