Başta mevcut iktidar olmak üzere hemen herkesin, her kesimin hizmetlerini, faaliyetlerini taktirle karşılayıp, alkışlar eşliğinde övgüler yağdırdıkları malûm cemaate Yeni Asya hep mesafeli duruyordu; bununla da yetinmeyip, haklı olarak yanlış gördüğü bazı faaliyetlerinden dolayı ikaz ve tavsiyelerde bulunuyordu.
Yeni Asya’nın ikaz ve tavsiyeleri kısaca şöyle idi:
Madem dine hizmet için yola çıktığınız, o halde ucu dışarıda olan siyasî alana girmeyin. Fiilî siyasetten uzak durun.
Siyaset yolu ile dine hizmet yolunun çıkmaz sokak olduğunu unutmayın.
Dine hizmet gayesiyle olsa dahi devletin bazı imkânlarından faydalanmak için siyasî iktidarlardan beklenti ve taleplerde bulunmayın. Hiçbir iktidar karşılıksız devletin imkânlarını emrinize vermez. Verdiği bu imkânlar karşılığında ister istemez o siyasilerin güdümüne girersiniz. Kaldı ki aslî vazifeleri dine hizmet olan cemaatlerin makam mevki kapmak veya devlet pastasından fazla pay almak gibi bir gayeleri olmamalı. Bu meyanda Üstad Bediüzzaman’ın kendisine yapılan mebusluk dahil olmak üzere köşkleri sarayları, makam mevkileri tereddüt etmeden reddettiğinden alacağınız dersler olmalı.
Yine Üstad’ın; “zaman şahıs zamanı değil; şahs-ı manevî zamanıdır..” “Baki hakikatler, fani çürütülebilir şahısların omuzuna yüklenmez...” “Şahıslar dâhi de olsa tek başına cemaatlerle yapılan hücumlarına karşı mukavemet etmeleri güçtür..” gibi ikaz ve tavsiyelerini dikkate alarak şahıs odaklı hizmet tarzlarının risklerin olabileceğini unutmayınız. Bediüzzaman gibi bir dahinin kendisini dahi devreden çıkararak; ”Zaman şahıs zamanı değil; şahs-ı manevî zamanıdır” ifadesinden alacağınız dersler olmalı.
Ayrıca Üstad Bediüzzaman’ın; “Dine hizmet için Mekke’de olsam da, buraya gelmem lâzım” diyerek başka ülkelere gitmeyi aklına dahi getirmediği tavır ve tercihlerinden alacağınız dersler olmalı.
Fakirül hal olmasına rağmen dine hizmet adına dahi olsa Üstadın hediye, sadâka, zekât gibi yapılan bağış tekliflerini kabul etmemek gibi hayatı boyunca prensip edindiği “Halktan istiğna” düsturundan da almanız gerekli dersler olmalı. Bu zamanda milletten bağış talebinde bulunmanın ihlâsı bozabilmenin ötesinde bazı suizanlara da sebep olacağını gözönünde bulundurmanız lâzım.
Başta müellif-i muhteremin izin vermediği, asla razı olmadığı Risale-i Nuru sadeleştirmeye kalkışmak Nur hizmetleri adına af edilmez bir suç, bir cürümdür. Üstadın hakkına ve hukukuna bir nevi tecavüz manasına gelen bu teşebbüsünüzden vazgeçiniz diye kaç defa ikaz edildi.
Yeni Asya, Risale-i Nur’un ve dolayısıyla Üstadın meslek ve meşrebine uymayan, zarar veren bazı hata ve kusurları malûm cemaatin ileri gelenlerine söyleyip, gerekli ikaz ve tavsiyelerde bulunmasına rağmen maalesef onlar bu uyarı ve ikazları kaale almadan yanlışlara devam ettiler.
Malûm cemaatle sınırlı kalmayıp, alâkası olan veya olmayan, kurunun yanında yaşı da yakan, ülkemizi ve milletimizi büyük sıkıntılara sokan tamiri belki de yılları alacak olan 15 Temmuz belâ ve felâketinin önemli bir sebebi de adı geçen yapının işledikleri yanlışlardır. Derler ya bir musîbet, bin nasihatten daha tesirlidir.