Bu sene, cumhuriyet adı altında kurulan tek parti ve tek adam rejimiyle birlikte, ona dünyada tanınma yolunu açan Lozan Andlaşmasının da 100 yılı.
Şimdiye kadar daha çok “Zafer mi, hezimet mi?” bağlamında tartışmalara konu olan Lozan bu vesileyle yeniden gündeme geldi.
Bu defa “Andlaşmanın 100 yıl sonra açıklanacak gizli maddeleri var mıydı?” sorusu ekseninde yorumlar yapılıyor ve “Gizli madde yoktu” deniliyor. Bununla bağlantılı olarak, Büyük Doğu dergisinde yayınlanan ve Bediüzzaman’ın Emirdağ Lâhikası’nda iktibas ettirdiği “Lozan’ın içyüzü” makalesi eleştiriliyor.
Üstad, Hayim Naum’un ve Lord Gürzon’un Türk heyeti ve yönetimiyle yapılan pazarlıklardaki rolünün anlatıldığı bu makaleyi, 5. Şua’da açıklanan hakikatleri teyid eden bir vesika olarak niteleyip kitabına koydurmuş.
Buna mukabil, makale muhtevası için “hayal mahsulü” diyenler var. Ama bu iddianın da dayanağı yok. Neye göre hayal mahsulü?
Hayim Naum’un Türk heyetindeki varlığı da, Gürzon’un İngiliz heyetinin başı olduğu da bir vakıa. Görüşme trafiğinin şahidi olarak, makaledeki bilgileri aktardığı ifade edilen Türk heyeti üyelerinden İbrahim Arvas, bunları kafasından uydurmuş olabilir mi?
Arvas’ın sonraki süreçte sergilediği belirtilen bazı çelişkili tavırlar, Lozan pazarlıklarıyla ilgili olarak anlattıklarını geçersiz kılar mı?
Ki, bunlar Büyük Doğu’da yayınlandıktan sonra muhataplarınca tekzip edilmemiş.
Ayrıca, hele böyle konulardaki pazarlıklarda verildiği ifade edilen sözlerin illa yazılı maddeler halinde kayda geçirilmesi şart mı?
Bunlar bir tarafa, Lozan’da “bağımsızlığı” tanınan yeni devletin idarecilerince yapılan icraat, laiklik adına dine karşı takınılan tavır, okullarda din eğitiminin tamamen kaldırılması, Ayasofya’nın cami olmaktan çıkarılması, ezanın Türkçeye çevrilmesi, Kur’an öğretmenin yasaklanması, Bediüzzaman başta olmak üzere dine hizmet eden insanlara reva görülen zulümler de mi “hayal mahsulü?”
Lozan’da gizli maddeler olmayabilir, ama sonrasındaki gelişmeler, andlaşmanın bazı açık maddelerine de şiddetle itiraz eden Birinci Meclisi tasfiye ederek yeni devlete hâkim olanların hangi yönde gitmeyi tercih ettiklerini gayet açık bir şekilde gösteriyor...