Fatih Sultan Mehmed’in vefatıyla birlikte İstanbul’u hatırlamamak mümkün değil.
Fethiyle birlikte şeref kazanan mübarek şehir. Âyetlerde bahsi geçen, nice güzellikleri içinde barındıran güzel İstanbul. Kim derdi ki şenliklerle geçen Ramazan günlerinde yetim kalacaksın? Camilerin boş, caddelerin boş, sofraların boş. Bu nahoş durum seni de mahzun bıraktı. Hiçbir mahya bu yalnızlığı yansıtamıyor. Hiçbir şair bu durumu anlatamıyor.
Ramazan ayı, her yerde başkadır. Ama İstanbul’da Ramazan’ı karşılamak daha başkadır. Tarihî camileri, tefekkürlük yerleri ve manevî gelenekleri Ramazan’ı tam manasıyla hissettirir. Nice güzel insanlar, nice güzel Ramazanlar geçirmiş İstanbul’da. Ama şimdi buruk bir sevinci birlikte yaşıyoruz. “Hani o eski Ramazanlar” dedirtiyor adeta.
Kıymetini bilemedik İstanbul. Her mahallende bir cami, her mescidinde huzur vardı. Camilerde bütün safların dolardı. Şimdi Fatih de, Süleymaniye de teravihsiz kaldı. Cemaatsiz olmak yakışıyor mu hiç sana? Ramazan’ı sahabe coşkusuyla yaşatırdın. Daha Ramazan gelmeden heyecanı başlardı. Ne oldu da şimdi? Sokakların sofralarla donatılır, çeşit çeşit yemeklerin ihtiyaç sahiplerine dağıtılırdı. Hiç tanınmayan insanlara ikramlar yapılırdı. Şimdi evlerimiz bile misafirsiz kaldı. Bir çift yüze, iki çift söze hasret kaldık.
Asıl evimiz Kâbe de mahzun kaldı. Müslümanlar ne yaptı da böyle biçare kaldı? Kavgalar, gürültüler, haksızlıklar, cerbezeler bizi öksüz bıraktı. Bu kadar mı sevgisiz kaldık. Hani bizim merhametimiz, şefkatimiz?
Müslümanlıkla yoğrulan bu yurdu, Müslümansız mı bıraktık? Faiz, haram, kul hakkı… Belki İslâmiyeti lâyıkıyla yaşatamadık.
Peki şimdi ne olacak?
Müslümanlar tövbe edecek ve hepsi geçecek inşaallah. Ama bu buruk Ramazan yüreklerde kalacak ve büyük bir ders olacak. İktisat, temizlik, gayret, inanç, birlik ve beraberlik şartmış demek.
Bu durum karşısında çok çalışacağız. Mescidler, sofralar dolmasa da, yüreklerimizi imanın nuruyla dolduracağız. Minarelerin tepelerinde uçuşan kuşların zikrine ortak olacağız. Mahrum kaldıklarımızın farkına varacağız. Ramazan’ı lâyıkıyla yaşayacağız. İstanbul’u, yurdumuzu Müslümansız bırakmayacağız.
Ve en önemlisi inanacağız, ümit en büyük ışıktır. Yahya Kemal’in İstanbul’a dediği gibi:
“Hayır bu hal uzun süremez, sen yakındasın;
Hâlâ dağılmayan bu sisin arkasındasın.”