"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yağmur ve su arşı (2)

M. Fahri UTKAN
19 Eylül 2016, Pazartesi
Bu kadar faydaları olan suların bize verilmesine karşılık bizim görevimiz ne olmalıdır, acaba?

Bunun cevabını da yine Risale-i Nurlarda bulabiliriz; “Sem, basar, hava, su gibi umumî nimetler daha ehemmiyetli, daha kıymetli olduklarına nazaran, hususî, şahsî nimetlerden kat kat fazla şükre istihkak ve liyakatleri vardır. Binaenaleyh, o gibi umumî nimetlere karşı nankörlük edip şükran etmemek, en büyük küfran-ı nimet (nimeti inkâr etmek) sayılır. Hal bu merkezde iken, bazı insanlar şahıslarına âit hususî nimetlere karşı Allah’a şükrederlerse de, şu umumî nimetler onlara şumûlü yokmuş gibi, fikirlerine bile gelmiyor. Hâlbuki en büyük nimet, âmm (umumî, herkesi kapsayan) ve dâimî olan nimetlerdir. Umumiyet kemal-i ehemmiyete delil olduğu gibi, devam da ulviyet ve kıymete delâlet eder.”1   

“Hal bu merkezde iken, bazı insanlar şahıslarına âit hususî nimetlere karşı Allah’a şükrederlerse de, şu umumî nimetler onlara şümulü yokmuş gibi, fikirlerine bile gelmiyor. Hâlbuki en büyük nimet (meselâ su), âmm (umumî) ve daimî olan nimetlerdir.” (Mesnevî-i Nuriye, Şule)

Yine Üstad Said Nursî 28. Lem’a’da suyu başka bir açıdan nazarlara sunuyor; “Cenâb-ı Hakk’ın, küre-i arzdaki mahlûkatın tedbirine medar dört arş-ı İlâhîsi vardır. Biri, hıfz ve hayat arşıdır ki, topraktır. İsm-i Hafîzin ve Muhyînin mazharıdır. İkinci arş, fazl ve rahmet arşıdır ki, su unsurudur. Üçüncüsü, ilim ve hikmet arşıdır ki, unsur-u nurdur. Dördüncüsü, emir ve irâdenin arşıdır ki, unsur-u havadır. Basit topraktan, hadsiz hâcât-ı hayvâniye ve insâniyeye medâr olan maâdin ve hadsiz muhtelif nebâtâtın basit bir unsurdan, kemâl-i intizam ile, vahdetten hadsiz kesret, basitten nihâyetsiz muhtelif envâ, sade bir sayfada hadsiz muntazam nukùş gözümüzle gördüğümüz gibi; suyun, hususen hayvânât nutfelerinin su gibi basit bir madde iken hadsiz mû’cizât-ı san’atın muhtelif zîhayatlarda o su ile tezâhürü gösteriyor ki..” diyerek bu iki arşın “Nakkàş-ı Ezelînin ve Âlîm-i Zülcelâlin kalem-i ilim ve emir ve irâdesine, evvelki iki arş gibi, acâib-i mû’cizâtının mazharları” olduğunu söylüyor. 

Fakat bütün bunlara karşılık, enteresandır ki, buz ve kardan elde edilen sular ağırdır. Göl ve dere gibi durgun sular yazın sıcak ve tadı kötüdür. Demir, bakır, gümüş, kurşun, şap madenlerinin bulunduğu yerlerden akan sular çok sert ve kötü olur. Bağırsakları bozar, idrar zorluğu yapar. Nehir, göl ve derelere her türlü su karıştığından bunları içmek böbrekte taş ve iltihaba sebep olur. İshale meyilli, balgamı çok olanlara sert ve acı sular faydalıdır. Yemeklerin geç pişmesine sebep olan sert ve tuzlu sular bağırsakları kasar, kabızlık yapar. 

Cenâb-ı Hak Enbiya Sûresi, 30’da buyuruyor ki; “Her canlı şeyi sudan yarattık.” 

Görüldüğü gibi, her halükârda su, başta insanlar olmak üzere bütün hayat sahibi varlıklar için göz ardı edilmemesi gereken bir nimet oluyor. Her bir nimetin olduğu gibi su nimetinin kıymetini bilenden olmanız duâsıyla.

Dipnot: 1. Mesnevî-i Nuriye, Şule’nin Zeyli.

Okunma Sayısı: 1716
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı