"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bağdat Paktı'nın hedef-i maksadı

M. Latif SALİHOĞLU
24 Şubat 2023, Cuma
GÜNÜN TARİHİ: 24 Şubat 1955

İslâm Birliğinin çekirdeği hükmünde olan Bağ­dat Pak­tı ku­ru­lu­şu.

Bilâhare ismi “Mer­ke­zî Ant­laş­ma Teş­ki­lâ­tı CEN­TO” şeklini aldı.

Bu teşkilâtın kurucu üyesi olan devletler şunlar: Irak, Türkiye, İran ve Pakistan. Başlangıçta gözlemci olan İngiltere de sonradan üyelik sıfatını kazandı.

1956’da, pakta iştirak etmesi beklenen Suriye’nin Türkiye sınırına boydan boya mayın döşendi. Ardından, Irak’ta, Türkiye’de, İran ve Pakistan’da hükümet darbeleri gerçekleştirildi. Pakta imza atan hemen bütün devlet adamları bir şekilde öldürüldüler, idam edildiler.

1959’da Bağ­dat Pak­tı’nın I­rak ta­ra­fın­dan fes­he­dil­me­siy­le, CEN­TO (İng.: Cen­tral Tre­aty Or­ga­ni­za­ti­on) İn­gil­te­re, Tür­ki­ye, İ­ran ve Pa­kis­tan a­ra­sın­da 1979’a ka­dar de­vam e­de­bil­di.

Şimdi bu tarihî hadisenin detaylarına geçelim.

*

1955 yılı 24 Şubat’ında Türkiye, İran, Irak ve Pakistan devlet/hükümet temsilcileri Irak’ın başşehri Bağdat’ta bir araya gelerek “Ortak Savunma ve Bölgesel İşbirliği” ana başlığı altında hazırlanan antlaşma metnine imza attılar.

Her nasılsa, Birleşik Krallık adına İngiltere’nin de bilâhere üye olduğu bu antlaşmanın, bölge ülkeleri arasında çoktandır arzulanan yakınlaşma, kaynaşma ve müşterek faaliyetlerde bulunma noktasında adeta bir bahar havası meydana getirdiği söylenebilir.

Bu işbirliği teşkilâtının mânevî bir başka boyutu ise, İslâm Birliğine doğru giden yolu tarif etmesi ve örneklik teşkil ederek kolaylaştırmasıydı. Zira, kuruluş safhasından hemen sonra Suriye, Mısır ve Suudi Arabistan’ında da aynı teşkilâta dahil olması gündeme gelmiş ve bu meyanda da ciddî çalışmalar başlatılmıştı.

Böylesine ulvî bir hizmete vesile oldukları için hükümet yetkililerini tebrik eden Bediüzzaman Hazretleri, Bağdat Paktı’nın kurulmasıyla bir nevi "İttihad–ı İslâm”ın tohumunun ekildiğini müjdeliyordu. (Bkz. Emirdağ Lahikası-II)

Fakat ne yazık ki, bu hayırlı hizmetin önüne muzır maniler çıktı ve plânlanan gelişmeleri büyük ölçüde sekteye uğradı.

İlk olarak, kuruluşun hemen  ardından (1956’da) 800 küsûr kilometrelik Türkiye-Suriye sınırına mayın döşendi. Mayın döşemenin zahirî gerekçesi, kaçakçılığı önlemekti. Hakikatte ise, iki ülkenin arasında aşılması zor bir bariyer kurmaktı. Nitekim, sayısız insan-hayvan ölümlerine yol açan bu mayınların temizlenmesi defalarca gündeme getirildiği halde, bir türlü tam tahakkuk ettirilemedi, gitti.

1950’li yıllarda ciddi bir yakınlaşmanın ümit edildiği Suriye ile bir dizi gerilim hali yaşanırken, Irak’ta da darbe ve ihtilâl sıtması belirgin şekilde nüksetmeye başladı.

*

Komşu ve kardeş Irak'ta, 14 Temmuz 1958 tarihinde ülke ve bölge tarihinin seyrini değiştiren çok kanlı bir darbe yaşandı. Irak ordusu içindeki bir cunta, bu tarihte, Başbakan Nuri Said ile genç Kral II. Faysal’ın katledildiği kanlı bir darbe sonucu ülke idaresine el koydu. Bu darbe ile kraliyet sona erdirilip sözde cumhuriyet ilân edildi.

Başbakanlığa getirtilen darbeci general Abdülkerim Kasım, Irak'ta tam bir dikta rejimi kurdu. Darbecilerin ilk icraatlarından biri de, Irak'ın "Bağdat Paktı"ndan çıktığını ilân ve tatbik etmek oldu.

Bu da gösteriyor ki, yapılan darbenin asıl hedefi, 1955'te kurulan Bağdat Paktını akamete uğratmak, bu teşkilâtı işlemez hale getirmek imiş... İşin içinde ecnebi (İngiliz) parmağının olması, bu husustaki tereddütleri izâle ediyor.

Evet, Türkiye, İran, Irak ve Pakistan'ın müşterekliğiyle Şubat 1955'te kurulan ve Üstad Bediüzzaman'ın tâbiriyle "İttihad–ı İslâmın bir nevî çekirdeği"ni teşkil eden Bağdat Paktı, belli ki hariçteki zalimler ile dahildeki münafıkları tedirgin etmişti. Bu tedirginlik sebebiyle, o pakta imza atan Müslüman devlet ve hükümet başkanlarına karşı gizli ve sinsice bir plân yürütülmeye başlandı. Sırasıyla, bu şahısların hemen tamamının (Başkan, Başbakan ve Dışişleri Bakanları) çeşitli darbelere maruz kalarak devrilmesi, bu dehşetli plânın varlığını haber veriyor. Demek ki, daha bir dikkat ve ihtiyat ile gitmek icap ediyor.

Okunma Sayısı: 1795
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Enver şahin

    26.2.2023 21:03:47

    Aziz ağabeyim, Hz üstad hakkında araştırma ve tarihçe yazan iki merhum ağabeyler, Necmeddin Şahiner ve Abdülkadir Badıllı. Badıllı ağabey üç ciltlik eserinde Necmeddin ağabeyi tekzib edercesine ifadeleri var, kaynak bulamadığı zamanda onu esas almakta. 3. Cildin 1595 sahifesinde ise Hz Seydanın gazete çıkarmaya karşı olduğu ve önce ittihat sonra yeni Asya gazetesinin çıkmasının yanlış ve bir takım yanlışlıklar yapıldığını, merhum Zübeyir abinin şartlarına uyulmadığını yazmaktadır. Sakıncası yoksa açıklarmısın efendim. Selam ve hürmetle

  • ibrahim bayhan

    24.2.2023 09:15:29

    Bu pakta ingiliz gibi dessas birilerin dahil olması neden kabul edilmiş. Bediüzzaman hazretleri bu paktı desteklemiş. Yanlız, ingilizlerin de içinde olduğu bir durumla ilgili herhangi bir uyarıda bulunulmuş mudur acaba.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı

En Çok Okunanlar