Bundan 65 sene önce (27 Mayıs 1960) bugün bir cunta tarafından hem orduya, hem demokrasiye darbe yapıldı. Ardından, Demokratlar cezalandırılıp katledildi. Bu hadise, yakın tarihimizin kanlı ve kara bir lekesidir.
Darbeden 3 gün sonra (30 Mayıs gecesi), Ankara’daki Harp Okulu’nda İçişleri Bakanı Namık Gedik, işkence ile öldürüldükten sonra, okulun yüksek penceresinden aşağı atılarak cinayete “intihar süsü” verildi. Aslında, bu hadise tek başına bile darbecilerin nasıl hem zalim, hem yalancı olduğunu ispat ediyor.
(Cinayetin şahidi, aynı binada göz altında tutulan DP İskenderun İlçe Başkanı Edip Yangın; cinayeti teyid eden ise DP milletvekili Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat.(Ayrıca Bkz: Mehveş Evin). 12 Mart 2009 tarihli Akşam gazetesinde, cinayetin şahidi olarak dedesi Muhiddin Güven ile yedek subay öğrencisi Fehmi Yücel’in isimlerini veriyor.)
Zalim darbecilerin yalan yere uydurdukları “Namık Gedik intihar etti” haberine inanmak isteyen dindar bazı siyasîler var ki, onların da günahı-vebâli büyüktür.
«
Uyduruk Yassıada Mahkemesi, göstermelik bir yıl süren duruşmaların ardından 3 güzide vatan evlâdının idamına karar verdi. İnfazlar 1961 yılı Eylül ayının ortalarında yapıldı.

Darbecileri zulme teşvik eden uydurma gazete haberleri.
Mahkemesiz olarak Yassıada’da 9 kişinin daha ölümüne sebebiyet verecek işkencelerde bulunuldu. Bunların arasında şu isimler var: Sağlık Bakanı Dr. Lütfi Kırdar, Konya Valisi Cemil Keleşoğlu, Afyon milletvekili Gazi Yiğitbaşı, İstanbul milletvekili Yusuf Salman, Başbakanlık Müsteşarı Lütfü Şaylan, Emekli General ve Bakan Yümni Üresin, emekli Genelkurmay Başkanı Nuri Yamut, İstanbul Emniyet Müdürü Faruk Oktay, eski Savunma Bakanı Kenan Yılmaz.
Bunları da hesaba kattığımızda, “Demokrasi Şehitleri”nin sayısı 14’ü buluyor. Yüzden fazla Demokrat Parti mensubu da, Yassıada cehenneminden âdeta yarı canlı bir şekilde kurtuldu. Kısa süre sonra da bir çoğu işkence yaraları, organ yetmezliği ve sair hastalıklar sebebiyle vefat etti. Meselâ, MEB Tevfik İleri () onlardan biridir.
«
O zamanki “Darbe Cuntası”nın birkaç ayağı vardı: Asker, siyaset, bürokrat ve medya ayağı.
Askeriyede, sağcı-Türkçü kanadın başında Albay Alparslan Türkeş, solcu-Atatürkçü kesimin başında ise Kor. Cemal Madanoğlu bulunuyordu. Bunlar, Genel Kurmay Başkanı Rüştü Erdelhun Paşa’yı derdest ettirerek, onun bütün rütbelerini söktürdüler, daha sonra da yüzlerce DP’lilerle birlikte Yassıada cehennemine sevk ettiler.
Cuntanın siyaset ayağını, perde gerisinde duran İsmet Paşa temsil ediyordu. Nitekim, 1961 yılı sonunda yapılan genel seçimlerin ardından, kabineyi kurmakla İsmet İnönü görevlendirildi. Ona Başbakanlık makamı peşkeş edildi.
Darbe Cuntasının bir de medya ayağı vardı ki, darbeyi alkışlayan bazı gazeteler, aslında tâ aylar öncesinden başlattıkları yalan haber furyasıyla genel havayı zehirlemişlerdi. Meselâ, DP iktidarının teşviki ile devrimci gençlerin kıyma makinasından geçirilerek cesetlerinin toz haline getirildiği şeklindeki uyduruk haberler manşetten veriliyordu. Doğrusu, demokrasi adına tam bir utanç tablosuydu, o günlerin gazete manşetleri.