"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti (Fırkası/Partisi?)

M. Latif SALİHOĞLU
05 Nisan 2023, Çarşamba
Günün Tarihi: 5 Nisan 1909

Dindar kesim arasındaki siyasî görüş farklılığı bundan 114 sene evvel bugünlerde biraz daha belirgin bir hâle geldi. Bu belirginliğe sebebiyet veren şey, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’nin 5 Nisan 1909’da tamamlanan resmî kuruluş hadisesidir.

Aralarında Bediüzzaman Said Nursî’nin de bulunduğu kesim, “Muhammedî” ismini taşıyan bu cemiyetin umum müminlere şâmil olması gerektiğini söyler ve bu yönde neşriyat yapar. Bilhassa “din adına siyaset” gütmenin sakıncalarını nazara verir.

Aralarında Derviş Vahdetî gibi şahısların bulunduğu kesim ise, İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti’nin mümkün olan en kısa zaman zarfında fırkalaşması, yani partileşmesi ister. Onlar da bu yönde kışkırtıcı bir yayıncılık anlayışıyla hareket ederler. Bu şahıslar, “din adına siyaset”e atılmanın lüzumundan söz edip dururlar.

Aslında şu iki bakış açısı, tıpkı o zaman gibi günümüzde de aynen devam edip gidiyor. Bunun örnekleri gözler önünde duruyor.

Şimdi, hayalen bir asır öncesine gidelim ve hadisenin gelişme seyrine kısaca bakmaya çalışalım.

*

İttihad-ı Muhammedî Cemiyeti, 5 Nisan 1909’da Ayasofya Camiinde Mevlid-i Şerif okunarak kuruluşu ilân edilmiş oldu. Camide okunan mevlidin yanısıra, gün boyunca dinî konuşmalar yapıldı, tesirli vaazlar verildi.

Ayasofya Camii, gün boyunca adeta bir manevî merasim programına sahne oldu.

Ekseriyeti medrese talebeleri olmak üzere, gün içinde yaklaşık 50 bin kişinin gelip ziyaret ettiği Ayasofya Camiinde konuşma yapanlardan biri de Bediüzzaman Said Nursî idi.

Üstad Bediüzzaman, müezzin mahfilinden yaklaşık 2 saat boyunca ayakta kalarak cemaate konuştu. Millete, cemiyetin mahiyet ve maksadını anlatmaya çalıştı. Ne var ki, İstanbul’u saran bu mânevî atmosferden hazzetmeyen karanlık şahıslar ve mihraklar vardı. Onlar da hemen harekete geçerek, o tertemiz havayı bozmaya ve zehirlemeye koyuldular.

Nitekim, cemiyetin kurulduğu ve Ayasofya’da Mevlid-i Şerifin okutulduğu günün hemen bir gün sonrasında (6 Nisan), Serbestî gazetesinin başyazarı Fehmi Bey, bir sûikast sonucu katledildi. Cinayeti işleyenlerin komitacı İttihatçılar olduğundan kimsenin bir şüphesi yoktu. Ancak, yine de fail meçhûldü ve öyle de kaldı.

Bir hafta sonra ise, mahiyeti yine meçhûl kalan içtimaî büyük bir hadise yaşandı: 31 Mart Vak’ası. (13 Nisan 1909)

Bunun üzerine Selanik merkezli Hareket Ordusu İstanbul’a gelip darbe yaptı. Padişahı tahttan indirtti. Sıkıyönetim ilân edildi. Darağaçları kuruldu. Üstad Bediüzzaman beraat ederken, 40’tan fazla maznun idam edildi. Derviş Vahdeti ise, kayıplara karıştı. Aylar sonra, yurt dışına kaçmak üzereyken yakalanıp idam edildi.

*

Evet, 1909’da İstanbul’da kurulan İttihad–ı Muhammedî Cemiyetinin bir siyasî cemiyet şekline dönüştürülmesi yönündeki arzu ve çabaları fark eden Üstad Bediüzzaman, bundan nihayet derecede korktuğunu söyleyerek, gerekli teşebbüslerde bulunmaya çalışır. O zamanki gazetelerde (Volkan) neşrolan ve bilâhare eserlerinde de yer alan bu meyandaki bazı ifadeleri muhtelif risâlelerde yer almaktadır. İşte, Risâle–i Nur’da geçen cihanşümûl mânâdaki ittihad–ı İslâm ve İttihad–ı Muhammedî tarifine dair söz ve izahların bir hülâsası:

“İşittim, İttihad–ı Muhammedî (asm) nâmıyla bir cemiyet teşekkül etmiş. Nihayet derecede korktum ki, bu ism–i mübarekin altında bazılarının bir yanlış hareketi meydana gelsin. Sonra işittim: Bu ism–i mübareki bazı mübarek zevât, daha basit ve sırf ibadete ve Sünnet–i Seniyyeye tebaiyete nakletmişler. Ve o siyasî cemiyetten kat–ı alâka ettiler, siyasete karışmayacaklar. Lâkin, tekrar korktum, dedim: Bu isim umumun hakkıdır, tahsis ve tahdit kabul etmez.” (Divân–ı Harb–i Örfî)

“...Hem de anlaşıldı ki, İttihad–ı İslâm (olan İttihad-ı Muhammedi), umum askere ve umum ehl–i imana şâmildir. Hariç kimse yoktur.” (Hutbe–i Şâmiye)

İşte, bir asrı aşkın süredir, siyasete dair dindarlar arasındaki görüş farklılığı, yahut fikir ayrılığının kısacık bir hikâyesi.

Okunma Sayısı: 2533
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Bilâl Tunç

    5.4.2023 11:58:32

    Vesikalara göre Ayasofya Mevlid’inin 3 Nisan 1909 [12 R.evvel 1327/21 Mart 1325, C.tesi] günü icrâ edilmiş olması daha kuvvetli ihtimâl. (bkz: Abdülkadir Badıllı; Bedîüzzaman Saîd-i Nursî, Mufassal Târihçe-i Hayâtı, İttihad Yayıncılık-1998, s.254)

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı