"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Viyana Bozgunu’ndan Eskişehir Zaferine

M. Latif SALİHOĞLU
09 Ocak 2018, Salı
GÜNÜN TARİHİ9 OCAK 1921

Fertler ve aileler gibi, devletler ve milletlerin ömründe de tarihin dönüm noktaları vardır. Ki, bu noktalar, düşünenler ve akıl edenler için ibret dersleriyle doludur.

İşte, yeni Türkiye tarihinin dönüm noktalarından birini de, 9 Ocak 1921’de Eskişehir civarında kazanılan "İnönü Zaferi” teşkil ediyor.

Rusya destekli Türkiye ile Batı destekli Yunanistan kuvvetleri arasında o gün öğleden sonra başlayan muharebe, aslında İstiklâl Harbinin de seyrini tâyin eden bir ölüm-kalım mücadelesi mahiyetini taşıyordu.

Zira, aynı günün erken saatlerinde yaşanan Bilecik ve Bozüyük işgalinin hemen ardından, Anadolu'nun iç kesimlerine doğru hızla ilerlemeyen Yunan kuvvetleri, ilk kez bu noktada (Sakarya Nehri havzasında) durdurularak adeta şaşkına çevrildi.

Şaşkınlığın sebebi, bu civarda çetin bir direniş hareketi ile karşılaşılacağının bilinememesi, önceden hesap edilememiş olmasıydı.

Yunan kuvvetleri, gerek asker ve gerekse silâh gücü itibariyle, karşılarındaki Millî Kuvvetlerin yaklaşık iki misli kadar bir mevcuda ve imkâna sahipti.

Buna rağmen, Kuvâ-yı Milliye fedâileri bir adım bile geri atmaksızın, cansiperâne mücadele etti ve istilâcı kuvvetleri İnönü mevkiinde duraklatmayı başardı.

Tabiî, her iki tarafın da kayıpları vardı. Ama, verilen ağır kayıplara rağmen, aylardır süregelen işgal ve taarruz hareketinin burada durdurulmuş olması, mânen ve moralmen büyük bir zaferdi. Aynı zamanda, yaşanacak oln daha büyük zaferlerin habercisiydi.

* * *

Bu arada önemli bir noktayı vüzûha kavuşturmak, tarihî olduğu kadar aynı zamanda vicdanî bir vazife olsa gerektir. O da şudur ki: Birinci İnönü Muharebesinin başladığı ve zafere giden ümit kıvılcımlarını yaydığı 9 Ocak 1921 günü, güya "cephe komutanı" olan Albay İsmet Bey, savaş meydanında, yani İnönü mevkiinde değildi.

Evet, kesin olarak orada değildi. Kaldı ki, İsmet Beyin o gün orada olduğunu gösteren güvenilir hiçbir bilgi-belge bulunmuyor.

Dahası, kendisi "Batı Cephesi Komutanlığı"na getirilmiş olmasına rağmen, o gün için o mevkide böyle bir zafer kazanılacağına dair ümidi ve inancı da yoktu. Zaten bu ümitsizliği sebebiyledir ki, o Yunan kuvvetlerine karşı koymak yerine, yanına aldığı büyük bir askerî kuvvetle Çerkez Ethem'in peşine düşmeyi tercih etmişti. Nitekim, o günlerin tarih kayıtlarına bakıldığında, Albay İsmet'in Gediz taraflarında olduğu görülüyor.

* * *

Evet, maalesef o kritik günlerde bile, çok büyük katakulliler ve dalavereler yaşanmıştır. Düşünün ki, Şark Cephesinde zafer üstüne zafer kazanmış olan Kâzım Karabekir gibi bir paşa (general) Ankara'da adeta pasif ve âtıl vaziyette tutuluyor ve daha bir albay rütbesinde olan İsmet, Batı Cephesi Komutanlığına getirtiliyor.

Zaten, siyasî ayak oyunlarından anlamayan Ethem Beyin isyanı da bunaydı. Ancak, kurulan tuzakları önceden tahmin edemediği ve usûlünce aşmayı bilemediği için, aradan çıkmayı ve yurt dışına gitmeyi tercih etti.

* * *

9 Ocak’taki gelişmeyle eş zamanlı olarak, kahraman askerimizin İnönü mevkiinde düşman taarruzunu durdurduğu haberi, etrafa bir büyük müjde olarak yayıldı. Millî Kuvvetlerin zafere doğru önemli bir adım attığını duyan İsmet Bey ise, hemen ertesi gün İnönü mevkiinin yolunu tuttu ve burada kazanılmış olan başarıyı kendi şahsına mal etmenin derdine düştü.

Evet, çok aciptir ki, pekçok şehidin kanıyla kazanılan İnönü Zaferi, bütünüyle Albay İsmet'e mal edildi. Nitekim, o tarihe kadar albay rütbesinde iken, 1 Mart 1921'de birden generalliğe (paşalığa) yükseltildi.

Lemaât’teki değerlendirme

1921 senesinin Ocak ve Nisan aylarında istilâcı Yunan kuvvetlerine karşı İnönü'de peşpeşe kazanılan iki önemli zaferle, tâ Viyana Bozgunu’ndan (1683) beri devam edegelen Haçlı taarruzunun ilk kez geriletilmesi, geri püskürtülmesi sağlanmış oluyordu.

Üstad Bediüzzaman'ın da Lemaât isimli eserinde (Osmanlıca el yazması) ifade ettiği gibi, Eskişehir'de elde edilen bu iki zafer, "zahiren küçük" olmasına mukabil, tarihin dönüm noktasını teşkil etmesi açısından, bunların kıymeti "bâtınen pek büyük" olmuştur. Orijinal ifadeler aşağıdaki gibidir:

“Âlem-i İslâm cihadı, zamanen iki yüz senelik, mekânen iki yüz günlük tedafüî bir harp ve darb cephesi daima var idi.

“En son siperi ise, bu yeni senedir (1921), hem Eskişehir'de idi. Zâlim kâfirin en son taarruzu da bu cephede hemen kırıldı.(...)

“Âlem-i İslâmın hak ve hürriyetinin istidradı için, biiznillah tedafü'den taarruza geçiyor; belki çok yerlerde geçti.

“İnönü'nün (Eskişehir-Sakarya M.M.) iki zaferi, zâhiren ger küçüktür; bâtınen pek büyüktü...”

(NOT: Yukarıdaki ifadelerin yer aldığı Lemaât isimli manzum eser, 1921 senesi Ramazan ayında İstanbul Çamlıca'da te'lif edildi.)

@salihoglulatif: Vahiy ile gelen ilk emir ve ilk İlâhî mesajları OKU! olan, OKU! diye başlayan şu Ahirzaman ümmetinin, OKUmaya karşı takındığı şuursuz ve gayretsiz tavrın dehşetli maliyetini derk eden hamiyetli yürekler, içten içe yanarak dağdâr oluyor.

Okunma Sayısı: 2802
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı