Müslümanlar, artık din düşmanlarıyla değil, birbirleriyle uğraşıyor. Halbuki İslâm Tevhid dinidir ve ittihadı emreder. ‘Bölünüp, parçalanmayın’ der.
İnsanları farklı kılan ve her birisini diğerinden başka bir âlem yapan şey, Allah’ın isim ve sıfatlarının farklı mana ve hükümlerinin bir iz düşümüdür. Allah çeşidi sever demiştik.
FARKLILIK İÇİNDE BİRLİK..
Müslümanları birbirine bağlayan binlerce ‘bir’lik rabıtası varken; siyasetin aynı tarikat ve cemaat mensuplarını bile tefrikaya atması, ağlanacak bir durum.
Halbuki; “Şeriatın, yüzde doksan dokuzu ahlak, ibadet, ahiret ve fazilete aittir. Yüzde bir nispetinde siyasete mütealliktir. (D. H. Örfi-20) ‘Yüzde doksan dokuz’da ittihad etmeyip, ‘yüzde bir’lik meseleyi yüzde yüz oranına çıkararak tefrikaya, hatta fitneye düşmek anlaşılır gibi değil.
İHTİLAF, TEFRİKA, FİTNE..
İnsanların kendi aralarında yaşadıkları görüş ayrılıklara ihtilâf, bu durumdan beslenen katı ayrışmalara tefrika, giderek derinleşen ve toplumun birlik ve beraberliğini, ahenk ve huzurunu bozan eksen kaymalarına da fitne kavramı kullanılıyor.
Dini grup, cemaat, mezhep ve tarikatlar toplumun bir gerçeğidir. Bir milliyete mensup olmak da öyle. Hayatın her safhasında olduğu gibi; bu alanda da bazen yanlışlıklar, suistimaller, haksız rekabetler olabilir. Çözüm meşveret yapmak ve birlik olmaktır.
ÜCRETİNİ ALLAH’TAN İSTE!
Asıl olan; her grubun kendi kulvarında rekabete girmeden, birbiriyle uğraşmadan ve sadece iman ve Kur’an hizmetine yoğunlaşmasıdır. Allah rızası için ve ücretini insanlardan değil, Allah’tan bekleyerek hizmet etmesidir.
Birbirimizle uğraşmaktan hizmete vakit bulamıyoruz çoğu zaman. Düşmanlar fitne ve tefrika çıkarmak isteyebilir ancak; Müslümanlara düşen, Müslümanca yaşamaktır.
MEŞVERET EDİNİZ..
Her insanın fıtratı farklıdır. Kim, nerede ve hangi grupta rahat bir şekilde doğru İslamiyeti yaşayabiliyorsa bırakın yaşasın. Bununla sadece iftihar edilir.
Farklılıklarımız zenginliğimizdir. “Medar-ı niza bir mesele varsa, meşveret ediniz. Çok sıkı tutmayınız; herkes bir meşrepte olmaz.” bize güzel bir ölçü veriyor. Çünkü birbiriyle boğuşanlar, müspet hareket edemezler, hizmet yapamazlar.
ÖMÜR TÜKENMEDEN...
Dehşetli bir ‘ahir zaman’da yaşıyoruz. Şuurlu, basiretli, ehl-i tahkik olmaya, kenetlenmeye her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Öyleyse şimdi; tefrika sebeplerini bir kenara bırakıp; helalleşme, kucaklaşma, ittihad ve hizmet zamanı. Fatiha sûresindeki ‘sırat-ı müstakim’i hayatımıza geçirme zamanı.
Ki; bu istikametli yol, “nebilerin, sıddıkların, şüheda ve salihlerin yolu”dur. (Nisa, 69)