Birincisi, “İman Hizmeti”, ikincisi “Asayişi Muhafaza etmek”. Biz nur talebeleri bu iki vazifeyi gerçekleştirme vazifesi, Cenab-ı Allah’ın lütfu ilahisi ile omuzlarımıza verilmiş durumdadır. Üstadımız, bu vazifelerimizi gerçekleştirmemiz için, bize pusula olacak bilgi ve yöntemleri Risale-i Nurda izah etmiş ve bizi bilgilendirmiş. Kendisi de, her türlü baskı, zulüm ve tazyikatlara rağmen bu kudsi davanın öncüsü ve uygulayıcısı olup, kendisinden sonra gelecek dava adamları için en güzel örneğini göstermiştir.

Bu yüce davanın en önemli birinci kuralını da ihlas, sadakat ve fedakarlık olduğunu ifade etmiştir. Zira, Üstadımıza reva görülen baskılar, vefatından sonrada talebelerine uygulanmış, hapisler, iftiralar, zulümler ile yollarından geri döndürülmeye çalışılmıştır. Ancak, ne üstadımız ve ne de sonrasındaki talebeleri, davalarından en ufak geri adım atmadan, Risale-i Nur ölçü ve prensipleri ile davalarına sarılmaya ve çalışmaya devam etmişlerdir. Sonrasında gelen ihtilaller ve askeri vesayet ve dalalet komiteleri her türlü baskıyı uygulamış ve uygulamaya devam etmektedirler.

Öncesinde Zübeyir Gündüzalp abi ve sonrasında Zübeyir abinin tedrisatından geçip, Üstadımızın gösterdiği ölçüler ile tavizsiz istikrar çizgisini, gazetemiz ve neşriyatlarımızla daha yükseklere çıkaran, hayatının her alanında fedakârlık ve dik duruş abidesi olan Mehmet Kutlular abi ile bu hareket ve bu hareketin müdavimi nurcular, Üstadlarının koyduğu prensipler çerçevesinde hizmetlerine devam etmişler. Günlük lahika mektubumuz ve hızlı akan günlük siyasi ve içtimai rüzgârlara karşı, bizi prensiplerimizden döndürmeyerek, her daim Risale-i Nur ölçülerimizle hareket etmemize vesile olan gazete ve neşriyatlarımız Üstadımızın bize tevdi ettiği vazifelerin en güzel yolu ve yöntemi olmuşlar. Çok şükür ki, 55 yıldır,  savrulmadık, yönümüzü ve kılavuzumuzu değiştirmedik,  ölçülerimizden taviz vermedik.

Geldiğimiz noktada, 55 yıldır ciddi zararlar ve badireler atlatmış olmamıza rağmen, hakkın hatırını hep ali tutarak, hiçbir hatıra ve menfaate değiştirmemekle, üstadımızın koyduğu prensiplere ve yaptıklarına tam riyayet ederek, cemaatimizin Allah’ın rızasını kazandığını ve talebe sınıfına tam girdiğini görüyoruz.

Bütün bu olanlar sonucunda aynı bilinç ve fedakârlıkla yolumuza devam ediyoruz. Gazetemizi ve neşriyatlarımızı duyurmaya noktasında aynı fedakarlık ve gayreti göstermeye devam etmeliyiz. Hiçbir dünyevi durum bizim bu çalışmalarımıza engel olmamalıdır. Aslında, zarar gördüğümüz zaman değil, duruşumuzu ve çalışmalarımızı değiştirdiğimiz ve gayretlerimizi azalttığımız veya bitirdiğimiz durumda o gizli komitelere yenilmiş oluruz. İşte tam bu zamanda, bu şevkler artmalı ve tüm vatanı bir Medrese-i Nuriye haline getirmek için daha üstün bir gayretle çalışmaya devam etmeliyiz.  

Bu anlamda, gazetemizde emekli imam hatip Süleyman Kılıç hocanın yaptığı çalışmaları okuduktan sonra, yapılabilecek bir çok faaliyetin olduğunu düşündüm. Kendisini takdir ediyor, hem bize, hem gençlere örnek bu güzel çalışmaları için tebrik ediyorum. Bu güzel çalışmalar sonucunda, şahsımın yaptığı gazete ve dergi dağıtım ve tanıtım çalışmalarını hatırladım. Ve çocuklarımıza ve gençlere devrettiğimiz bu hizmet yarışında, yapacak daha çok iş ve vazife olduğunu düşündüm.

Bu sonuçla, hizmetlerimizin günümüze gelmesinde öncülük eden başta Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi olmak üzere, Zübeyir ve Kutlular abilerimizi, Üstadımızın hizmetinde bulunmuş ve sonrasında abilerimize yoldaşlık ve kardeşlik yapmış ahirete göç etmiş Nur talebelerini saygı, hürmet ve hasretle yad ediyorum. Allah onlardan ebeden razı olsun. Bizleri de, onlara ahirette ders arkadaşı olmayı nasip etsin. Amin..