“Kelime-i Tevhidde azamet-i Kibriya ve celâl-i Sübhanî ve saltanat-ı mutlaka-i rububiyet-i Samedâniye tahakkuk etmesi içindir ki, Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: ‘Ben ve benden evvel gelen peygamberlerin en ziyade faziletli ve kıymetli sözleri ‘La ilahe illallah’ kelâmıdır.’”
Bediüzzaman Said Nursî (Şuâlar, s: 20)
“LA İLAHE İLLALLAH” DE!
Musa Peygamber bir gün Cenâb-ı Hakk’a sorar:
“Rabbim! Bana, seni zikredip ibadet edecek bir yol göster.”
Cenâb-ı Hak hikmet lisanıyla cevap verir:
“‘La ilahe illallah’ de!”
Musa Aleyhisselâm:
“Ya Rabbim, Senin için en fazlasını yapmak istiyorum. Bunu bütün kulların söylerler.”
Cenâb-ı Hak tekrar buyurur:
“‘La ilahe illallah’ de”
Musa Aleyhisselâm:
“Ey Rabbim, Senden bana has olabilecek bir ibadet, zikir istiyorum.”
Bunun üzerine Cenâb-ı Hak buyurur:
“Ey Musa! Terazinin bir kefesine kâinat, bir kefesine ‘La ilahe illallah’ konsa, ‘La ilahe illallah’ kelimesi daha ağır gelir.”
Risale-i Nur’un da en büyük esaslarından biri olan tevhid esasını Cenâb-ı Hak peygamberine işte böyle ders vermiştir. Musa Peygambere öğretilen bu kelime bütün peygamberlerin tek dâvâsıdır.
Vakit namazlarımızdan sonra yaptığımız tesbihatta otuz üç defa çektiğimiz bu tevhid kelimesini söylemenin adabını Resûl-ü Ekrem Efendimiz (asm) bize şu şekilde ders vermiştir:
Resul-ü Ekrem Efendimiz (asm) bir gün sahabelere buyurdu:
“Kim içtenlikle ‘La ilahe illallah’ derse, Allah (cc) onu Cennet ile mükâfatlandırır.”
Bunu duyan Sahabe-i Kiram sorar:
“İçtenlikle söylemek nasıl olur?”
“Bu kelime, söyleyen kişiyi günahlardan alıkoyuyorsa bunu söyleyen içtenlikle söylemiştir.”