Yazmak ile konuşmak arasında çok farklılıklar vardır. Yazarken gramer ve noktalama kurallarına uyulur. Konuşma fıtrîdir, hayatın ilk yıllarında çevresindeki konuşulanlar yardımıyla gayr-i şuurî öğrenilir. Zamanla insanların kendi kendilerine bir metotları oluşur. Senaryo veya tiyatro yazarken bu diyaloglar önem kazanır. Bu diyalog konuşan kişinin özelliğini de ortaya çıkartır.
Konuşma aslında çok karmaşık ve çeşitlidir. Senaryo veya tiyatro yazarken konuşmayı yeniden üretmemiz gerekmektedir. Konuşulan dil ile yazılı dil farklıdır. Arkadaşlarımızla konuşurken sesimiz yükselir, alçalır konuştuğumuzu yarım bıraktığımız anlar olur. Bir kelime söyleriz o kelimeyi orada bulunan herkes anlar. Senaryo veya tiyatro diyaloglarında bu çok tercih edilmez. Birlikte konuşulduğunda cümleler kesilebilir üst üste konuşmalar da olur. Bu, konuşma adabına uymaz fakat çoğunlukla yapılır. Yazdığımız senaryoda bu tarz bir sahne yazacaksak bunun uygun yazılması gerekir.
Diyalog resmî ve yazılı konuşmadan uzaktır.
Kadınlar ve erkeklerin konuşması farklıdır.
Dindar bir ailenin konuşmaları ile dinî değerleri olmayan ailenin konuşmaları da farklıdır.
Üniversite mezunu bir aileyle, çobanlık yapan bir ailenin kaygıları, ilgileri konuştukları konular ayrıdır.
Aynı kişinin konuşması konuştuğu ortama göre değişiklikler gösterir. İş toplantısında, futbol maçında, ailesiyle, yakın arkadaşıyla, vs. farklı konuşur.
Diyalog yazarı aynı karakterin konuşma biçimini konuştuğu ortama göre ayırmak zorundadır.
Lüzumsuz tekrarlı diyaloglar yazmamalıyız.
“Nasılsın?” “İyiyim sen nasılsın, çocuklar nasıl?”gibi senaryoyu veya tiyatro oyununu bir yere götürmeyen bu tarz sahneler yazılmaz.
Diyalog yazmak başlangıçta güzel olmayabilir. Fakat yazdıkça kendini geliştirir ve daha iyi olur. Bunun yolu çok okumak, gözlemlemek ve yazmaktır. Okumaktan kastım özellikle tiyatro ve senaryo metinlerini de okumayı kapsamaktadır. Üşenmeden konuşmalar yazmalıyız. Defalarca bunu tekrarlamalıyız.
Kim bilir belki de en iyi diyalog yazarı, şimdiye kadar yazmamış birimizdir..