ÜÇÜNCÜ MEZİYET-İ CEZALET:
Meziyet: İyi ve doğru hareket; üstünlük vasıfları.
Cezalet: Rekabetsiz ifade, güzellik, tatlılık, akıllılık, heybet, ululuk, çarpışma, korkutma,
Bazen Kur’ân Cenab’ı Hakk’ın fiillerini tafsil (ayrıntılı bir şekilde) ediyor, sonra bir fezleke (özet) ile icmal (kısaca toplu olarak) eder. Tafsiliyle kanaat verir, icmal ile hıfzettirir.
Meselâ, “Rabbin seni seçkin kılacak, sana rüya tabirini öğretecek ve bundan önce ataların İbrahim ve İshak üzerine Peygamberlik nimetini tamamladığı gibi senin ve Yakup oğullarının üzerine de nimetini tamamlayacaktır. Muhakkak ki, Rabbin her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yapar.” (Yusuf Sûresi: 26)
İşte, Yusuf ve ecdadına edilen nimetleri şu âyetle işaret eder der ki: “Sizi bütün insanlar içinde makam-ı nübüvvetle serfiraz, (benzerlerinden üstün olan) büyün silsileyi enbiyayı (peygamberlik zinciri) silsilenize bağlamıştır. Silsilenizi insanlık içinde bütün silsilenin serdarı (kumandanı), hanedanınızı İlâhî ilimlere ve Rabbanî hikmetlere bir hidayet ve talim hücresi suretine getirmiştir. O ilim ve hikmetle dünyanın saadetkârane (mutlu bir şekilde) saltanatını, ahiretin ebedî saadetiyle sizde birleştirmek, seni ilim ve hikmetle Mısır’a aziz bir reis, hem yüce bir nebi, hem hikmetli bir mürşit etmek olan İlâhî nimetleri sayıp, ilim ve hikmetle onu, aba ve ecdadını mümtaz (seçilmiş) ettiğini zikrediyor.
Sonra “Senin Rabbin Âlim ve Hâkimdir.” Der O’nun Rububiyeti (Cenab-ı Hakk’ın her zaman, her yerde ve her mahlûka muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onu terbiye etmesi ve idaresi altında bulundurması vasfı) ve hikmeti iktiza eder ki, “Sen ve aba ve ecdadını, Âlim (her şeyi en iyi bilen), Hâkim (her şeyi hikmetle yaratan) ismine mazhar etsin.” Şu fezleke (netice) ile icmal (hülâsa etme, kısaltma, bir araya toplama, kısa anlatmak, biriktirmek, uzun bir hesaptan sonra çıkarılan netice) eder.