İsrail’in Gazze’ye saldırıları, iyice derinleşen ekonomik kriz devam ederken, AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Almanya seyahati dönüşü ortaya attığı Cumhurbaşkanı seçimi için zorunlu olan 50+1 kuralının değişmesi gerektiği ile ilgili sözleri siyasetin gündemini belirliyor.
Sistemin yürürlüğe girdiği ilk sene, “Gayet bilinçli ve vazgeçilmez bir kriterdir. Bu tartışmayı bir daha açılmamak üzere kapatıyoruz” diyen Erdoğan’ın şimdi aynı tartışmayı gündeme getirip, “50+1 şartının değişmesi isabetli olur” demesi gündem değiştirme çabası olarak değerlendirmek mümkün. 2021 yılında da 50+1’den rahatsız olduğunu söylediğini hatırlatalım.
***
“KİMİN ELİ KİMİN CEBİNDE” DERKEN…
Erdoğan bunu söylerken ilginç bir gerekçe sunuyor. 50+1’in partileri yanlış yollara sevk ettiğini söylemiş. “Kimin eli kimin cebinde, belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar?” derken, Cumhur İttifakının son seçimde MHP, BBP, HÜDAPAR, DSP, YDP ve VP ile (yani 7 parti) ile ittifak yaptığını hesaba katmıyor ya da gözlerden kaçırmaya çalışıyor.
Sistemin yürürlüğe girdiği gündem bu yana rehabilite edileceği, MR’sinin çekileceği, sistemde kireçlenmeler olduğunu söyleyen de kendileri. Şimdi ise sistemde “revizyon” yapılması gerektiği söyleniyor, mesele 50+1 indirilmeye çalışılıyor. 50+1 meselesinin tartışılması CHS’nin daha büyük hatalarının ve yanlışlarının üstünün örtülmesi olarak kullanılmaya çalışılıyor.
Sistem tartışmaları başladığında “tek adam olur” eleştirilerine Erdoğan “Böyle bir sistemde kim tek adamlığa cür’et edebilir? Diyelim ki, cumhurbaşkanı nefsine yenildi, yoldan çıktı, gerçekten tek adamlık yapmaya kalktı. Her şeyden önce bu kişinin yakasına millet yapışır” ifadelerini kullanmıştı. Gelinen nokta ortada…
***
ARIZALARI SAY SAY BİTMİYOR
50+1 meselesi Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin eksik, hatalı ve aksayan yönlerinden sadece birisi. Esas tartışılması gereken, başta Meclis’in etkinliğinin azalması, tek adam yönetimini ortaya çıkarması, cumhurbaşkanının aynı zamanda parti genel başkanı olmasının getirdiği sıkıntılardır.
Bütün yetkilerin bir kişiye verildiği, denetlenebilirliğin ve şeffaflığın olmadığı bir sistem getirildi. Cumhurbaşkanının aynı zamanda bir partinin genel başkanı olması, Cumhurbaşkanlığı kabinesi başta olmak üzere, Cumhurbaşkanlığına bağlı 9 politika kurulu, 8 yeni başkanlık, özel bütçeli, kamu tüzel kişiliğine haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip 4 yeni ofis kurulması ve hepsinin de başkanının Cumhurbaşkanı olması ve üyelerinin Cumhurbaşkanı tarafından atanması sistemin büyük arızalarından…
Yeni sistemde Meclis’in denetim yetkisi, bütçeyi veto etme hakkı, güvenoyu ve gensoru yetkisinin olmaması, Meclis’in etkinliğinin azaldığını çıkardığı kanunlarla, Cumhurbaşkanı’nın tek başına çıkardığı kararnamelerin Meclis’in çıkardığı kanunlardan daha fazla olması, parlamenter sistemde seçilmiş cumhurbaşkanı yurtdışına çıktığında “seçilmiş” olan Meclis Başkanı vekâlet ederken, şu anda Cumhurbaşkanı tarafından atanan yardımcısının vekâlet etmesi de sistemin arızalarından bir kaçı…
Arızaları say say bitmiyor.
***
KÖKLÜ ÇÖZÜM
Seçimlerin üzerinden 6-7 ay geçmeden bu tartışma gösteriyor ki, önümüzde 4.5 yıl zaman zaman arızalar gündeme getirilip, “esas”tan kaçılmaya çalışılacak.
Esas olan daha demokratik, Meclis’in yani istişarenin güçlü olduğu sisteme geçmektir. Bunun yolu da tek adam rejimini ortadan kaldıracak Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemin getirilmesidir.
Yoksa, her yıl ısıtıp ısıtıp gündeme getirilen 50+1’in arızalar için “CHS’de revizyon yapalım” denilmesi topu taca atmak olacaktır. Yapılması gereken köklü bir çözümdür…