"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’u tanımama vesile olan hocama...

MEVLÜT ÇETİN
08 Nisan 2013, Pazartesi
Onu tanıdığımda 28 Şubat dönemiydi. Benim arayışımın, onunsa insan yokluğunda aranılan dönemlerdi tanışmamız. Sahil-i selamete çıkaran Risale-i Nur’ların dellalıydı. Kim olduğunu ve hayatının öncesini hiç merak etmedim ve o da bana kim olduğumu hiç sormadı. Tanıştığımızda manevi olarak yıkıldığım zamanlardı. Hani her insanın cahiliye dönemi vardır ya Nurları tanımazdan evvel. Öyle bir dönemde tanımıştım kendisini.
Bir tufan vardı her yerde, dağvarî dalgalarla boğuşmak zordu benim için… Kimim? Neciyim? Nereye gideceğim sorularına cevap aradığım dönemlerdi. Aynı zamanda cevap bulamadığım dönemlerdi de…  Hayatın en serserî halindeyken, en bozulmuş halindeyken, en çamurlu ve mülevves yollarındayken tanımıştım. Kimse tutmazken uzattığım elimi beni anlayarak bir o tutmuştu… Sonradan öğrendim önceden öğretmen olduğunu; keşke dedim, “benimde böyle bir öğretmenim olsaydı” okulda okurken… Herkes ona “ağabey” derken, ben artık hocam demiştim… ağabey demek zor geliyordu benden büyük olsa bile… Bana Nur hayatını sunan bu kişiye ancak hocam diye hitap yakışırdı…
Rüyada gibiydim, aradıklarımı bulduran Rabbime hamd-ü senalar ediyor, ona da dualarımda yer veriyordum. “Ey Rabbim  hidayetime vesile olan Hocama bu dünya ve ahirette hayırlar nasip eyle diye” ülkemizde ayak basmadığı yer var mıdır? Bilmiyorum, ama benim yüreğime öyle bir ayak basmıştı ki, asla kaldırsın istemiyordum… Risale-i Nur’ları, cemaatimizi ve o günden beri abonesi olup, tüm zorluklara rağmen okumaya devam ettiğim gazetemizi de sayesinde tanımıştım. Şimdi kendisinden uzaktayım, her ne kadar telefonla görüşüp dualarımda ise; “Ey Rabbim! Hocama hayırlı şifalar ver” derken… Bana verdiklerini bana kazandırdıklarını düşünürken; bu vatanda Nur hizmetine kazandıracağı daha çok genç var diye düşündüm… Hocam; hizmet beklemez, Risale-i Nur talebelerinin duaları inşallah seni ayağa kaldırır ve kaldığın yerden hizmete devam…
Ben gazetemizde “geçmiş olsun, acil şifalar” mesajı ile değil, bunca sene ve Nur dairesine çekmenize bir vefa yazısı yazmak istedim. Umarım yayınlarlar… “Ey Rabbim! Nuh (as) peygamber zamanında tufan olduğunda, gemi nasip edip, o gemiye iştirak edenlere kurtuluş bahşettin; benim tufanlı günlerimde ise, bu güzel insanı, hizmet eri ve Nur davasının bu seyyahını bana nasip ettiğin için sonsuz şükürler olsun.”
Son söz; İbrahim Hocam, bu zamanda ve bu yaşta hizmet uğruna, sağlığını, kendini, ailesini düşünmeden adeta bir seyyah gibi mekân mekân gezebiliyor ve Nurlar için kendini feda edebiliyorsa; bana, bize ve bizim gibi gençlere ne oluyor ki, tembellik edip, miskin miskin oturabiliyoruz? Hafta da bir dershaneye gidip derse iştiraki kendimize çok ve yeter bilebiliyoruz. Sormaz mı Rabbim bize? Nurları kimlere ulaştırdığımızı, iman hakikatlerini kimlere anlattığımızı ve kaç kişinin imanının kurtulmasına vesile olduğumuzu?
Madem hesap var ve madem sorulacak, biz de hocam gibi olamasak ta, onun hayatını görüp şevke gelmeliyiz. Ey Risale-i Nur okuyan kardeşlerim, vakit azdır ve yapılacak işler çoktur. Vapur kalkıyor; ister peşinden bakmaya, istersen içinde dahil olmaya, koşmanın zamanı değil midir? Selam ve dualarımla…..
Okunma Sayısı: 1173
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı