"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şefkat kahramanlarından Saniye Hanım

MEVLÜT ÇETİN
03 Nisan 2021, Cumartesi
Kastamonu, Üstadın 8 yıl kaldığı bir Nur beldesi.

Kastamonu lâhika mektuplarının büyük bir çoğunluğu bu mübarek beldede husûle gelmiş ve vücud bulmuş. Bu Nur beldesi, merkezi ve ilçeleriyle birlikte Hazreti Üstadın hizmetine koşmuş, Nurlar’a sahip çıkmış. Erkekler kadar kadınlar da bu hizmeti görevi bilmiş, koşmuş, koşturmuşlar.

Bu mübarek hanımlardan birisi de Saniye Teyzedir. (Çolakgil) İlerlemiş yaşına rağmen Nurlar’a sahip çıkmayı, okuyup okutmayı bir vazife sorumluluğuyla ifa ettiği gibi, gazetesi Yeni Asya’yı da her gün düzenli ve dikkatli bir şekilde okurdu. Bununla ilgili bir hatıram var. 

Risaleleri ilk tanıdığım dönemlerdi. Heyecan doluydum. Elime geçen her şeyi okumaya çalışıyor ve bir taraftan da Yeni Asya Kastamonu temsilciliğinde çalışıyordum. Aynı zamanda da her sabah gazetemizi elden okuyucularımıza teslim ediyorduk. Zaten sabah ilk iş o gün gelen gazeteyi okumaktı. Teker teker dolaşır, gazeteleri evlere, iş yerlerine teslim ederdim ve işim bitince büroya dönerdim. Sonra, büroda İbrahim Vapur Ağabeyin verdiği işleri yapardım, boş vakit kalınca da okumalara dalardım. Ve o gün elime aldığım Kastamonu Lâhikası’nı okurken bu satırlar karşıma çıkmıştı. “Hafız Ali’nin mektubunda yazdığı Ümmühan ve Şahide değerinde, burada Risâle-i Nur’a bütün kuvvetiyle çalışan çok hemşirelerimiz var. Meselâ, Asiye, Saniye, Ulviye, Lütfiye, Aliye gibi Risâle-i Nur’un şakirtleri, oradaki hemşirelerine ve kardeşlerine selâm ve duâ ediyorlar.” kısmını okuyunca, derslerimizde de bahsedilen ve benim de aynı zamanda her sabah evine gazetemizi bıraktığım Saniye Teyze aklıma geldi. Ben, ona her sabah gazetemizi bırakıyordum ve içimden “bu yaştaki kadın ne yapacak ki bu saatte bu gazeteyi?” diye geçirmiyor değildim. Ama, her sabah aksatmadan yeniden yollara koyuluyor ve ilk ona götürüyordum. Üstadımızın evinin önünden her sabah geçer, önce ona selâm verir, Fatiha okur ve öylece geçer, Saniye Teyzeye giderdim. Aman gazetesi geç kalmasındı. Bu gazete dağıtma işi bende rutine bağlanmış ve adeta zamanla ünsiyet kesbetmiştim. 

Yine bir sabah gazete dağıtacaktım, ama çok hastaydım. Ayakta duracak halim yoktu. Ama yerine getirmem gereken bir vazife olarak düşündüğüm gazetelerimin de yerine ulaşması gerekiyordu. Esnafı, iş adamı, ev kadını, öğretmeni, öğrencisi benden gazete beklerdi. Fakat, hasta olduğum için o gün canım hiç istemiyordu. Nefsim bir adım daha ileri giderek, “80 yaşında bir kadın, sabah sabah bu gazeteyi ne yapacak ki?” diye geçirdim içimden. Bu sözleri nefsim söylerken, Üstadımızın evini çoktan geçmiştim. Ama, benim üçüncü kata çıkmaya ne mecalim, ne de halim vardı. Saniye Teyze üçüncü katta oturuyordu ve benim cidden o basamakları çıkacak mecalim yoktu. İçimden o sözleri söylerken, ne birinci katı ve ne de, diğer katları nasıl çıktığımı bilemedim. Adeta üçüncü kata ışınlanmıştım. Çünkü, ben o halimle asla o kadar merdiven çıkamazdım. Sadece apartman girişini hatırlıyordum. 

Ben genelde gazetemizi Saniye Teyzenin dairesinin girişindeki boruya sıkıştırır ve giderdim. O gün öyle olmadı. Ben oraya nasıl geldiğimi anlamadığım gibi, Saniye Teyze de karşımda beliriverdi. Ve sonrasında bana hitaben, “Evlât, ben her sabah bu gazeteyi bekliyorum ve her sayfasını, satırlarını okuyorum.” dedi. Ben ise mahcubiyetten bir şey diyebildim mi hatırlamıyorum. Sonrasında şunu fark ettim ki, çıkarken nasıl çıktığımı bilemediğim merdivenleri, aşağıya inerken bütün bedenim ve hasselerim hissetmişti. Nefsimin söylediği o söze, lâtif bir cevap almıştım. Anladım ki, gazetemizin her köşesi, her sayfası, her yazarı değerliydi ve okunmalıydı. Bu dünyaya bakan birinin, gazetemize bakması yeterdi…

Sonra, büroya varıp, okumalarıma devam ederken fark ettim ki, Bediüzzaman Hazretleri onu “Risâle-i Nur’a erkeklerden ziyade fedakârâne yapışan hanımlar”dan bir tanesi olarak nitelendiriyor. Bu anımı, çok mecralarda anlatmış olsam da, yazı olarak ilk defa burada paylaşıyorum. Umarım, bizlere de gayret ve şevk olur. 

Kastamonu’nun ve bütün vefat etmiş Nur Talebelerinin ruhları, yapılan hizmetlerden, edilen duâlardan hissedârdır elbette. Yapılan bütün faaliyetler, onların defter-i âmâline geçiyor.

Biz de Fatihalarımızı gönderelim, yalnız bırakmayalım.

Mevlâ bizleri bu daireye lâyık eylesin.. 

Okunma Sayısı: 2186
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Neslinur

    3.4.2021 19:35:33

    Mevlüt kardeşim yazınızı fırsat bulup şimdi okuyabildim . Samimiyetle yazıyorum canü gönülden kutluyorum sizi rabbim sizin gibi iman ve kur an hizmetine koşturan kardeşlerimizin sayılarını arttırsın amin.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı