"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Isparta Bediüzzaman Mevlidi

Muzaffer KARAHİSAR
31 Mayıs 2016, Salı
Sabahın ilk saatlerinde, sağanak halinde muttarid rahmet taneleri yeryüzüne dökülürken yolculuğumuz başladı.

Anadolu’nun her köşesinden yediden yetmişe insanlar, nurun, huzurun, doğduğu; muhtaç kalplerin yeniden hayat bulduğu mekânlara, Isparta ve Barla istikametine Bediüzzaman ve talebelerinin hatıralarının olduğu yerlere doğru yol alıyoruz.  

Yeryüzü bir sofra-i nimet, bahar bir deste gül, tabiriyle arzın zenginliğini ve bereketini tarif eden Bediüzzaman, baharda kalpleri idrake, akılları tefekküre, gönülleri diriliş müjdelerine ve nazarları tahkiki iman hakikatlerine çevirmişti yıllar önce. 

Müstesna bir bakış açısıyla duyduğu, düşündüğü, yaşadığı ve yazdığı Isparta şehrinde Bediüzzaman Mevlidi vesilesiyle onu ve talebelerinin hayat ve hatıralarının izini sürerek anmaya, anlamaya, minnetle yâd etmeğe gidiyoruz.  

Bir devre damgasını vurmuş, zulme, baskıya, haksızlığa boyun eğmemiş, ehl-i küfür ve dalalete karşı hayatı boyunca mücahade etmiş bir mücahit, Kur’an tefsirleriyle asrımızı aydınlatmış, insanlığa ışık tutmuş büyük bir müfessir ve mütefekkir olan Bediüzzaman’ın…. Dünya onu yeni tanıyor ve anlamaya çalışıyor. Dünyanın en ücra ülkelerinde talebeleri, taraftarları, hayranları, takipçileri var. İnsanlığın içinde bulunduğu buhrandan kurtulması için onun destansı hayat felsefesi, yaşantısı, kitapları okunuyor, keskin ve cerh edilmez fikirleri ilim meclislerinde, akademik kürsülerde, fikir ortamlarında tartışılıyor, araştırılıyor, konuşuluyor….

Allah’ın rahmet eserlerinin, güzelliklerinin, bereketlerinin bol olduğu bir mevsimde, cennetasa baharların öncülerini, nurun haslarını, saff-ı evvelleri, Isparta kahramanlarını ve Nur postacılarını metfun oldukları gül kokulu, huzurlu mekânlarında dualarla ziyaret etmenin hazzı, heyecanı, sevinci sardı içimizi.

Onların manevi iklimdeki hikâyelerine misafir olmak, himmetlerine tutunmak ve Risale-i Nur ışıklarının, huzmelerinin, lem’alarının, şualarının doğup parladığı ve dünyayı aydınlattığı ilk merkez ve mekânlar, insanların duygularını, hayallerini, hülyalarını bast-ı zaman sırrıyla alıp yıllar öncesine alıp götürüyor… 

Barla sokaklarında, Uluçınar üstünde, Cennet bahçesinde, Çam dağlarında Nur postacıları yollarda bir davayı omuzlamışlar, imanla, ihlasla, azimle adım adım istikbale yürüyorlar...

Dualarla, niyazlarla, huşu ve huzurla kudsi bir yürüyüşün destansı serüvenini seyreder gibiyiz…. Şimdi dönüp bakıyoruz asırlara hükmeden mübarek bir isim: Bediüzzaman ve peşinden koşanlar… ve yıllarca aynı istikamette, aynı sevdayla akıp giden binlerce bahtiyarlar...

Aynı davaya gönül vermiş, uhrevi hizmetlerde müşterek, zaman ve mekânın ayıramadığı, Allah rızasıyla, ihlâsla Kur’an-iman hizmetlerinin gönüllü erleri memleketimizin her yanından birlik, beraberlik içinde, aşkla, şevkle kardeşler buluşması, kaynaşması… Güzel sesli hafızlar Kur’an tilavet ettiler, mevlidden bahirler, ilahiler okudular. Yapılan sohbetlerin, duaların, niyazların, nidaların feyzi, fazileti arş-ı alaya dalga dalga yükseldi.

Isparta Terminal Camii’nde sevinçle, sürurla, muhabbetle musafaha edip kucaklaşan, selamlaşan Nur talebeleri hizmet haberlerini mütalaa ederken; istikametli yaşantılarında ihlâsın, uhuvvetin, muhabbetin tezahürleri naza çarpıyordu. Mevlide gelen her yaşta insanın yüzünde tebessüm, vakar, sevinç ve sürur emareleri okunuyor.

Sabahın erken saatlerinden devam eden yağmur kesilmiş, mevlit programı boyunca güneş açmış, ılık ve tatlı bir hava bahçeye çıkanlara, kermes yapan gönüllülere, reyonda kitabını imzalayan yazarlara ve masum çocuklara adeta müsaade ediyor, gibiydi. 

Veda zamanı gelmişti. Gönül dostlarıyla vedalaşıp ayrıldık. Herkes otobüslerle Türkiye’nin dört bir yanına, kendi memleketlerine revan olduktan sonra gökyüzünden sicim gibi inen yağmur taneleri bahar mevsiminde canlı mahlûkatın, mahsulâtın imdadına can suyu olarak dökülüyor, çimenleri okşuyor, çiçeklerin renklerini cilalayıp süslüyordu. 

Göçüp gidenlerin rağmına hüzünlü gönlümüzü ve hicran dolu kalbimizi oralarda bırakarak bütün faniliklere karşı “Ya Bâkî, Entel Bâkî.. Ya Bakî, Entel Bakî..” diyerek içimizde korlanan ayrılık ateşini teskin edip söndürmeye ve teselli bulmaya çalıştık.

Okunma Sayısı: 1354
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı