Hayatın İçinden...
İftarda önemli olan çok yemek değil, açlığını bastırmaktır, susuzluğunu gidermektir. Sonrasında kılınacak olan namaza güç toplamaktır.
Bugün amcası ve ailesi iftara gelmişti. Oğulları Selim, o kadar çok yemek yemişti ki artık yüzü bile kıpkırmızı olmuştu. “Çok yeme oğlum!” diye bütün büyükleri uyarsa da midesinin açlığını bir anda doldurup taşırmak niyetindeydi. Yemekten sonra yarım saat geçmemişti ki midesi bulanmaya başlamıştı. Annesi nane limon kaynatsa da hiçbir işe yaramamıştı. Vücuduna ağır gelen yiyecekler bir süre sonra çıkmıştı. Bütün gece yatan ve bir şey yiyemeyen Selim, uyarılara rağmen açgözlü olmanın zararını yaşayarak anlamıştı.
İftar, orucun bayramıydı, ama aşırıya kaçmadan olmalıydı. Yoksa bütün gün Allah için yapılan bu ibadetin ne anlamı kalırdı ki?
Hazırlayan: Merve İriyarı