Cani sıfatlar, ilk insandan bu güne kadar, hatta kıyamete kadar devam etti ve edecektir.
Hazreti Adem Aleyhisselâm zamanında, çocukları arasında başlayan cani sıfatlar, günümüzde de devam ediyor.
Bu sıfatların yok edilmesi için, yüz yirmi dört bin peygamber bu maksat ile Allah tarafından dünyaya gönderildi. Daha sonra, müceddidler ve veli zatlar bu sıfatların yok edilmesi için çalıştılar. Günümüzde ise bu sıfatlar, gerek aile içinde veya sosyal hayatımızda devam ediyor.
Eşler biribirinin canına kıyacak kadar bir vahşetin içinde yaşamaktadırlar. Karıkoca arasında ki güzel münasebetler yerlebir olduğu zaman, kuvvetin, vahşet ve dehşetin olduğu bir ortamı sergilemeye başlıyor. Ülkemizde bu haller devam ederken, Dünya yüzeyinde de bu hallerin yaşanması devam ediyor.
Kur’ânî ölçülerin yitirildiği zaman, vahşetin getirdiği kin ve vicdansızlıklar yerini almaya başlıyor. Kusursuz insan arayan insanlar, çoğu zaman dostsuz, kimsesiz kalmaya mahkûm oluyorlar. Zira insan; kusurları, noksanları ve cani sıfatları ile insandır. Bir cani sıfatından dolayı arkadaşını ve akrabasını ve kardeşini terk eden insanlar çoğu zaman yalnızlık girdabına girmektedirler.
İnsan, kardeşini sever ve sevmeli. Fenalığı varsa acımalı, mümkün ise ıslahına çalışmalı. Bediüzzaman Hazretleri’nin bir çok tavsiyeleri bu yöndedir.
İnsanları ıslah için Nur Risaleleri bir ilâç hükmündedir, hatta hava, su, gıda kadar önemlidir. Bu gün hapishanelerde iki yüz bini aşkın insan yatmaktadırlar. Bu potansiyeli müsbet hareketlere kanalize etmenin en büyük çaresi ve verimliliği buna bağlıdır.
Mevlânâ Celâleddini Rumî Hazretleri “kusursuz dost arayan, dostsuz kalır” demişti.
Bediüzzaman Hazretleri, âlem-i ahirette dahi hasenatın seyyiata üstün gelmesi ile Cennet hayatını müjdelemesiyle de bu hükmün hayatımızda da geçerli olduğunu biliyoruz.
Bizler, noksanlıklarımız ve kazanımlarımız ile bir ve beraberiz.
Hep cani sıfatlarımız ile değil.