Mekke’de doğan İslâmiyet güneşi, dünyanın beşte birisini aydınlatmış ve ısıtmıştı. Bu güneşin, ulaştığı yerlerde yeni yeni güneşler ve çiçekler açıyordu.
Bu güneşler silsilesinin birisi de Mevlânâ Celâleddin Rumî idi.
Mevlânâ, 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içinde bulunan Belh şehrinde dünyaya gelmiştir. Daha sonra Anadolu topraklarına göç ederek, Konya’ya yerleşmiştir.
O yıllarda Anadolu’da Selçuklular bulunuyordu. Fakat Moğol istilâsı altında olduğu için halk perişan ve çaresizdi.
İşte böyle bir zamanda Anadolu’ya gelen Mevlânâ Hazretleri, sevgi ve hoşgörü, ümit ve şevk diliyle halkı moral kaynağı oldu.
Mevlânâ, “Gel, gel, ne olursan ol yine gel. İster kâfir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel. Bizim dergâhımız, ümitsizlik dergâhı değildir.” diyordu.
Herkes onun çağrısına koşmaya başladı.
Anadolu’dan yayılan bu çağrı, asırları ve kıt’aları dolaştı.
Doğudan batıya, batıdan güneye, güneyden kuzeye kadar ulaştı.Günümüzde bile bu “gel“ nidası sevenlerini Konya’ya cezbetmekte, gönüllerde tatlı bir meltem estirmektedir.
Vefatını bir vuslat ve düğün günü olarak kabul etti.
Her müceddid kendinden sonra, dâvâsını ehli imana ulaştıracak bir varis bırakmıştı.
Molla Hüsameddin Çelebi de bunlardan biri idi.
Mevlânâ, her fani gibi 1273 yılında ebedî âleme gitti.
Gözleri hiç arkada değildi.
Tekkeleri Avrupa’nın içlerine kadar ulaştı..
Mevlânâ, Bediüzzama’nın tabiri ile; ” Mesnevî-i Şerif şems-i Kur’ân’dan tezâhür eden yedi hakîkatinden bir hakîkatin âyinesi olmuş, kudsî bir şerâfet almış, Mevlevîlerden başka daha çok ehl-i kalbin lâyemut bir mürşidi olmuş; öyle de, Risâle-i Nur, Şems-i Kur’ânîyenin ziyasındaki elvan-ı seb’ayı ve o güneşteki renk renk, çeşit çeşit yedi nuru birden âyinesinde temessül ettirdiğinden, inşâallah, yedi cihetle şerif ve kudsî ve yedi Mesnevî kadar ehl-i hakîkate bâkî bir rehber ve bir mürşit olacak.”
Müceddidler, biri birinin mütemmimidir. Bediüzzaman da Ahirzaman Müceddidi olarak Anadolu’da çıkmış, Risale-i Nur gibi parlak bir Kur’ân Tefsiri yazmıştı. Mevlânâ, Konya’da Hüsameddin Çelebi’yi bulmuş, Bediüzzaman da Konyalı Zübeyir’i bulumuştu.
Risale-i Nurlar da, bütün insanlığı imana ve Kur’ân’a dâvet ediyordu.
Dün Mevlânâ’nın vuslat günüydü.
Mekânı Cennet olsun, bizleri de kendisine komşu eylesin Rabbim.