Anadolu Nurlar ile müşerref olmuştu. “Risale-i Nurlar, aynı rahmet, hiçbir kimse Anadolu’nun sinesinden onu çıkaramaz” sözü, Üstadımızın Anadolu’ya bir yüksek iltifatı olmuştu.
Elli yıl önce, hangi ilimizde kimlerin olduğunu yakinen biliyorduk. Şimdi, bir ilde bile ne kadar Nur Talebesi var, bilmekte zorlanıyoruz. Haşmet Hoca, aslen Tunus’tan ülkemize yerleşen bir ailenin ferdi. Yozgat ilimize yerleşmiş, etrafına ilim ve irfan saçmış bir değerli âlimdir. Bu mübarek zatın nasıl bir âlim olduğunu Yozgatlı kardeşlerimden sormak gerekiyordu. Yıllarca, hizmetteki istikametini hiç bozmayan Abdulvahhab Zararsız kardeşimden bilgi almak maksadı ile kendisini aradım.
O da yılların hizmet erbabı Ünal Şaşmaz Abiye beni havale etti. Ünal Abi ile, İslâm Yaşar ile ‘Bediüzzaman Beşlemesi’ni kaleme alırken gezdiğimiz kırk ilden biri olan Yozgat’a uğradığımızda, göz yaşları ile anlattığı hizmet yıllarını kaleme almıştık.
Hakikaten, Haşmet Hoca ile ilgili birçok bilgiye sahip olduğunu, kendisinin evini daha sonra dershane yaptıklarını, derslere gelip, iki dizi üstünde dersleri dinlediğini, Üstada büyük bir bağlılığı olduğu bilinmektedir.
1952 yılında Üstad Bediüzzaman’ın Gençlik Rehberi mahkemesinde üstadımızla görüşüp ziyaret ettiği bilinmektedir.
Ünal Abi terzi olması hasebiyle bir çok insana Nurlar’ı tanıtmış. Yazar Taha Akyol’a Risaleleri ilk olarak veren (Taha Akyol’un ifadesi ile) Ünal Ağabeydir. Haşmet Hocanın kardeşi albay rütbesi ile Kore savaşına katıldığı, Bayram Yüksel Ağabey ile beraber çarpıştıklarını Ünal Abi ifade etti.
İşte, Haşmet Hoca böylesine bir Risale-i Nur ve Üstadımızın bir kuvvetli hayranıdır. Nurlar’ın ve Üstadımızın adının ve eserlerinin karalandığı ve bedenen ve manen yok edilemediği yıllarda Üstadımıza sahip çıkmak bir kahramanlık ve ilmin izzetini muhafaza etmek anlamına geliyor. Asrın sultanına böylesine sahip çıkan merhum Haşmet Hocamızı bu vesileyle anmak bir vicdan borcudur.
Bu makamda, hayatta olan bütün yakınlarına bu vesileyle selâm muhabbetlerimi iletiyorum. Mekânı Cennet olsun.