Kur’ân’ın asrımıza ve gelecek asra bakan, işaret eden, haber veren âyetlerinin tefsirlerini okuyan; kuvvetli bir tahkikî iman sahibi olan hadimler, Kur’ân hadimleri daima bitmeyen, bıkmayan, usanç vermeyen bir aşk, şevk içindedirler…
Bu okuma, anlama ve yaşama şevki, aşkı içerisinde de daima ümitvardırlar. Yeis, ümitsizlik hiçbir zaman onlara yanaşamaz ve yanaşmamalıdır da…
İtidal, mutedil olmak, temkinli, kararlılık ve mülâyemet adeta onların kendi tanıtım kartları gibidir. Nereden ve nasıl gelirse gelsin hiçbir tahrik iman hizmeti trenini rayından çıkartamaz. Ancak çıkanların rızasına da kimse müdahale edemez. Telâşeye kapılmadan ve telâşeye, heyecana, helecana düşülmeden imanî mevzuları anlatmak, neşretmek ve ilân etmek, ancak mütedillikleri mazi kıt’asında tescillenmiş itidalli Nur Talebelerinin işidir ve onlar öyle yapar, böyle davranırlar.
Belki zihinleri marifetullah, ilmelyakin-aynelyakin-hakkelyakin mertebeleri, muhabbetullah ve huzur-u daiminin nuranî hararetleriyle şimşekler çakar vaziyette muharriktir, faaliyette ve hareket halindedir; ancak Nur Talebeleri halimdir, selimdir, mülâyimdir. Muhabbet ve aşk, şevk, ümit doludurlar ve çevrelerine, yakınlarına, muhataplarına huzur ve imanî neşe, sürur ve lezzet saçarlar… Dağıtırlar, sunarlar.
Onlar Allah’a ve emirlerine sadıktırlar. Resulullah’a (asm) sadâkatlidirler. Bu sadâkat ve bağlılıkları kendi aralarında birbirlerine sirayet etmiştir. Çevre ve etrafları da onların topyekûn iman, Kur’ân, İslâmiyet hizmetinin; Allah yolunun en sadâkatli mü’minleri olarak tanır, görür ve bilirler.
Kâinatın yüzünde, dünyanın sergilerinde, insanın simasında velhasıl bütün halkedilmiş, yaratılmış ve yaşatılan her şey de; mükevvenatta tevhid, vahdaniyet, ehadiyet, marifetullah nurlarını okuyan, anlamaya ve anlatmaya muvaffak olan; huzur-u daiminin yolunu bu inceliklerin tefekkür ve muhabbetiyle giren Nur Talebeleri daima mütebessim, daima gülen, güleryüzlü, memnun ve mesrurdurlar. Daima ağlayan, elem duyan, nalan edenler, şikâyet edip ah u vaha düşenler daima bu nuranî Kur’ân ve İslâmiyet dairelerinin haricindekiler olmuştur. Ki, tebessüm bütün sahte halleri onların simalarında ve yüzlerindedir. Cenab-ı Hak bu dünyanın belâlıları riyakâr ve münafıklarından ehl-i sefahat ve ehl-i ilhaddan eylemesin bizleri inşallah.
Allah’ın verdiği hayat, can ve nimet ve rızıklarla mü’min ve muvahhid olmanın itminan ve imanıyla Müslüman, Nur Talebesi nankör ve kadir kıymet bilmez değildir. Onlar ancak ve ancak vefakârdırlar. Vefaları Allah’a olduğu kadar, Allah’ın sevdiği, sevin dediği kişilere ve diğer yaratıklarınadırda...