"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Biz muhabbet fedaîleriyiz; husumete vaktimiz yoktur

Risale-i Nur'dan
18 Aralık 2025, Perşembe
Hakikat - (26 Şubat 1324, Volkan, Sayı: 70, Sayfa: 3.)

Biz “Kàlû belâ”dan cemiyet-i Muhammedîde (asm) dâhiliz. Cihetü’l-vahdet-i ittihadımız tevhiddir. Peyman ve yeminimiz imandır. Madem ki muvahhidiz; müttehidiz.

Her bir mü’min i’lâ-yı kelimetullah ile mükelleftir. Bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir. Zira ecnebîler fünûn ve sanayi silâhıyla bizi istibdad-ı manevîleri altında eziyorlar. Biz de fen ve sanat silâhıyla, i’lâ-yı kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilâf-ı efkâra cihad edeceğiz.

Amma cihad-ı haricîyi Şeriat-ı Garrânın berâhin-i kàtıasının elmas kılıçlarına havale edeceğiz. Zira medenîlere galebe çalmak ikna iledir, söz anlamayan vahşîler gibi icbar ile değildir. Biz muhabbet fedaîleriyiz; husumete vaktimiz yoktur.

Cumhuriyet ki (HÂŞİYE) adalet ve meşveret ve kanunda inhisar-ı kuvvetten ibarettir. On üç asır evvel Şeriat-ı Garrâ teessüs ettiğinden, ahkâmda Avrupa’ya dilencilik etmek, din-i İslâm’a büyük bir cinayettir ve şimale müteveccihen namaz kılmak gibidir.

Kuvvet kanunda olmalı. Yoksa istibdat tevzî olunmuş olur. [“Muhakkak ki Allah sonsuz güç ve kudret sahibidir.”] hâkim ve âmir-i vicdanî olmalı. O da marifet-i tam ve medeniyet-i âmm veyahut din-i İslâm namıyla olmalı. Yoksa istibdat daima hükümferma olacaktır.

İttifak hüdâdadır, hevâda ve heveste değil.

İnsanlar hür oldular, ama yine abdullahtırlar. Her şey hür oldu; Şeriat da hürdür, Meşrutiyet de. Mesâil-i Şeriatı rüşvet vermeyeceğiz. Başkasının kusuru insanın kusuruna senet ve özür olamaz.

Yeis mâni-i herkemâldir. “Neme lâzım, başkası düşünsün” istibdadın yadigârıdır...

HÂŞİYE: O zaman “Meşrutiyet,” şimdi o kelime yerine “Cumhuriyet” konulmuş.

Eski Said Dönemi Eserleri, s. 45

LUGATÇE:

berâhin-i kàtıa: kesin deliller.

cihetü’l-vahdet-i ittihad: birlik yönü.

fünûn: fenler, bilimler.

husumet: düşmanlık.

icbar: zorlama, zorla yaptırma.

ihtilâf-ı efkâr: fikir ayrılıkları, anlaşmazlıkları.

i’lâ-yı kelimetullah: Allah’ın ismini, davasını yüceltmek, yaymak.

inhisar-ı kuvvet: kuvveti tek elde bulundurma.

kàlû belâ: Allah’ın kulların ruhlarını yarattıktan sonra “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” sorusuna kulların “Evet” diyerek cevap vermesi.

mesâil-i Şeriat: Şeriatın meseleleri.

muvahhid: Allah’ın varlığına ve birliğine inanan.

müttehid: birleşmiş, birlik olmuş.

peyman: yemin, and.

terakkî: ilerleme, gelişme.

tevzî olunmak: dağıtılmak.

Okunma Sayısı: 203
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı