Son günlerin yeni tartışması, bölgeyle birlikte Türkiye’nin emperyal ecnebilerin sömürü projelerine doğru sürüklenmesi.
Küresel işgalciler, “işgal projeleri”nde kullandıkları ülkelerde demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hak ve hürriyetlerini, parlamentoların millet irâdesini hakkıyla temsilini istemiyorlar.
“Hedef ülkeleri” demokratikleştirmek yerine “tek adam rejimleri” âdeta “kutsallaştırıyorlar.” İsrail’in bölge egemenliğinde, küresel hegemonyalarında kullandıkları Körfez krallıklarından, sultanlıklarından, taşeron diktalardan memnuniyetleri bundan.
Bundandır ki Türkiye’de onlarca seçilmiş belediye başkanının, siyasetçilerin, gazetecilerin, sivil toplum temsilcilerinin yargısız infazla tutuklanmalarını, hapiste tutulmalarına bigâne kalıp en ufak bir ikazda bile bulunuyorlar.
“TEK KİŞİLİK YÖNETİM”E ÖVGÜLERİN MAKSADI
Daha önce Erdoğan’a “dostum, cesur, sert, çetin!” diyen Trump’un, en son Şarm el-Şeyh’te “Bu adam, dünyanın en güçlü ordularından birine sahip. Son dönemdeki çatışmaların hepsinde en önde yer aldı. Hiçbir şey istemiyor, ne zaman ihtiyaç duysam hep yanımda oldu, hiçbir zaman beni yarı yolda bırakmadı, her dediğimi yaptı” takdirlerinin maksadı bu.
Her fırsatta Cumhurbaşkanı’nın “ben bu makamda oldukça asla serbest bırakılmayacaktır” dediği casusluktan 35 sene hapis cezasıyla yargılanan Amerikalı rahip Brunson’u “ekonominizi mahvederim!” tehdit tweetiyle serbest bıraktırıp aynı gün Amerika’ya uçurulmasını “Erdoğan’ın yargıya tâlimatı”yla başardıklarını yüksünmeden nazara veren övgülerinin maksadı da bu idi.
Maksat, yüzyıl önce Ortadoğu’yu cetvellerle taksimle aralarında paylaştıran İngiliz – Fransız mamulü “Sykes - Picot tefrikası” ile “gaddarâne Sevr Muahadesi”nin versiyonu olan Fas’tan Afganistan’a yirmi iki İslâm ülkesinden etnik ve mezhebî iftiraklarla en az elli ülke çıkarmayı amaçlayan BOP’a zemin hazırlamak.
Bu maksatladır ki “Sykes-Picot fitnesi”ni yetersiz bulan Amerikan Büyükelçisi ve Trump’un Ortadoğu Temsilcisi Tom Barrack, “süreç” kapsamında Suriye’de PKK’nın Suriye kolu PYD/YPG üzerinden “özerklik-federasyon”un tartışıldığı sırada “tek adam” yaptıkları Şara’ya desteklerini bildiriyor.
İşgalci ortaklarıyla bölüp parçaladıkları Irak ve Libya’dan hareketle “Orta Doğu’da demokrasiler işe yaramıyor, bölge için en iyisi ‘hayırsever monarşi!” telkininde bulunması. Bütün denge ve kontrol mekanizmasını tek bir kişinin ağzına verildiği “tek kişilik yönetimler”e methiyeler yağdırması. (gazeteler, 8.12.25)
“EĞER O ‘BİR KİŞİ’ TEREDDÜT EDERSE…”
Belli ki yürütmenin yanısıra yasamanın ve yargının bağlandığı “tek adam rejimi” yetmiyor; partili Cumhurbaşkanı’nın bile bile “otoriterleştirilmesi”yle Türkiye’nin “Iraklaştırılması” veya “Lübnanlaştırılması”na teşne hale getirilmek isteniyor.
Bunun içindir ki küresel işgalciler, demokrasilerin temel vasfı olan “kuvvetler ayrılığı”nın ortadan kaldırılmasıyla millet hâkimiyetinin temsilcisi Meclis’in, yargın bağımsızlığının berhava edilerek bütünüyle “partili Cumhurbaşkanı”na bağlandığı “otoriter yönetimi” parlatıyorlar.
Özetle, CIA eski Türkiye şefi, Paul Henze’nin 2006’da Beyaz Saraya sunduğu “CIA’nin kirli planı” denilen “Türkiye raporu”nda “Türkiye’de öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan ‘başkanlık rejimi’ne (tek kişilik yönetime) geçilmelidir. Eğer o ‘bir kişi’ Amerika’nın (tefrika) projeleri konusunda tereddüt ederse, -Irak’ta olduğu gibi- ‘bir kişi’ üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz” önerisi “tek kişilik yönetim”de ısrarın içyüzünü ifşa ediyor. (27.2.17, www.gundeminiz.com)
Bediüzzaman’ın beyânıyla “her tarafa çevrilmeye müstaid (uygun), rüzgârın her tarafa çevirebileceği bir ince tel” zâfiyetindeki “rey-i vâhid-i istibdadın (tek şahıs otoritesinin)” tehditlere - şantajlara teşnesi plânlanıyor... (Münâzarât, s. 24, 38-40)