[Dünden devam]
Beşinci Hakikat: Zaman-ı sabıkta revâbıt-ı içtima ve levazım-ı taayyüş ve fevaid-i medeniyet o kadar tekessür ve teşâub etmediğinden, bazı kalîl adamların fikri devletin idaresine yarı kâfi gibi idi. Amma bu zamanda revâbıt-ı içtima o kadar tekessür etmiş ve levazım-ı taayyüş o derece taaddüd etmiş ve semerat-ı medeniyet o kadar tefennün etmiş ki, ancak yalnız kalb-i millet hükmünde olan Meclis-i Mebusan ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr o devleti taşıyabilir ve idare ve terbiye edebilir. Bu hakikate misal, eski hükûmet-i müstebide ve yeni hükûmet-i meşrutadır.
“Üçüncü Hakikat”in bana verdiği vazife ile ve hürriyetin ferman-ı mezuniyetiyle üç şey ihtar ediyorum:
• Birincisi: Bir cisim birden zerrattan tahallül ve yeni zerrattan teşekkül eylemesi muhâl olacağından, cism-i devletin birden memurîni ref’ ve yenilerini ikame eylemesi muhâl olmasa da, müteazzirdir. Binaenaleyh, istidadı habis ve kàbil-i ıslah olmayan adamları zaten cism-i devlet def-i tabiî ile ifraz edecektir. Amma kàbil-i ıslah olanlar, zaten güneş garbdan tulû etmediğinden, tevbenin kapısı açıktır. Bunların tecrübelerinden istifade etmeli. Bunların yerini dolduracak kırk sene lâzım. Yoksa, umumu aleyhinde itâle-i lisan ve terzil etmek, bu şanlı olan ittihad-ı milleti –bozulmuş bazı efkâr ve ahlâklarına binaen– bir hastalığa hedef edecektir.
Eski Said Dönemi Eserleri, Nutuk, s. 96
LÛGATÇE:
fevaid-i medeniyet: medeniyetin faydaları.
hükûmet-i meşruta: Meşrutiyet hükûmeti.
hükûmet-i müstebide: baskıcı hükümet.
hürriyet-i efkâr: fikir hürriyeti.
kalîl: az.
levazım-ı taayyüş: yaşamak ve geçinmek için gerekli olan şeyler.
müteazzir: meydana gelmesi zor olan, güç, zor.
revâbıt-ı içtima: sosyal bağlar.
semerat-ı medeniyet: medeniyetin meyveleri, neticeleri.
seyf ve kuvvet-i medeniyet: medeniyetin kuvvet ve kılıcı.
taaddüd: sayıca artma, çoğalma.
tahallül: ayrışma, çözülme.
tefennün etmek: fenlere ayrılmak.
tekessür: çoğalma, artma.
teşâub: şubelere ayrılma.
zaman-ı sabık: geçmiş, önceki dönem.