"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tâlut ve Câlut mücadelesinden bir hakikat remzi

Rukiye Anar
05 Haziran 2021, Cumartesi
Kur’ân’da geçen aher kıssanın bugüne bakan bir yönü, her bir olayın zamanımızla alâkalı bir yüzü bulunmaktadır.

Kur’ânî hadiselerin bize bakan yüzünü ve ders veren yönlerini mutlaka tetkik ederek öğrenmemiz gerekir. Çünkü Kur’ân ezelden ebede akan İlâhî nehir gibi bütün devirleri sulamaktadır. Onu okuyanı, takip edeni, yolundan gideni besler, büyütür, geliştirir ve onunla olaylara bakmayı değerlendirmeyi öğretir, kişi onunla kendi zamanını okur, İlâhî maksadı anlayabilir. 

İşte Kur’ân’da anlatılan Tâlut ve Câlut kıssasında bugüne, şu zamana dair bir çok hakikat vardır. 

Bakara Sûresi 246-251’de anlatılan hikâye kısaca şöyle:

“İsrailoğullarına savaş farz kılınınca pek azı hariç yüz çevirdiler.” Ki savaşı peygamberlerinden kendileri istemişlerdi. Allah onlara komutan olarak Tâlut’u seçince buna itiraz ettiler, ancak Allah Tâlut’u ilim ve kuvvet ile üstün kıldı. “Onu bilgide ve cisimde üstün kıldı.”

Ayrıca Allah, Tâlut için bir alâmet olarak Tevrat sandığını indirdi. İçinde Tevrat levhaları ve Hz. Musa’dan (as) bakiyeler bulunuyordu. Bu sandığın Allah katından sekine ve rahmet olarak inmesi Tâlut’a ve askerlerine İlâhî bir yardım oldu.

“Onda Rabbimizden bir sekine vardır.”

Yani o sandığın gelmesinde sizin için bir sükûn ve itminan vardır. Hz. Musa (as) savaşta sandığı önde tutuyor, İsrailoğulları sükûnet buluyordu.

Ve sandıkla birlikte Tâlut bir rivayete göre yaklaşık yetmiş bin kişilik ordu ile hareket edince şöyle dedi: “Şüphesiz Allah sizi bir nehir ile imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir, ancak eliyle bir avuç alabilir.”

“İçlerinden pek azı hariç hepsi ırmaktan içtiler.”

Bir avuç su ile yetinenlere o su yetti, ama fazla içenler suya kanamadı. 

İşte burada çok önemli bir nokta şudur ki: Dünyaya talip olan kimse asla dünyaya ve içindekilere kanmaz, onu hiçbir şey doyurmaz. Ama ahirete talip olan kimse az bir miktar ile yetinir, kanaat eder, hamd eder. 

Tâlut ile birlikte 313 kişi Allah’ın emrine uymuş, nefsini dizgilemiş ve ırmağı geçebilmişlerdir. Ancak nefsine uyup, çok fazla içenlerde güç, kuvvet kalmamış, bitkin bir şekilde kendilerini bırakmışlardır. “Bugün bizim Câlut’a karşı koyacak gücümüz yok” dediler. Çünkü Câlut ordusu çok güçlü ve fazlaydı. Bir çok yönden üstünlüğe sahipti, işte o yüzden ona mukabele etmek ve yenmek için fevkalâde yüksek bir donanım ve manevî üstünlük gerekiyordu, o da orduya katılmış olan çocuk yaştaki Hz. Davut’a (as) verilmişti.

Çünkü daha yolda gelirken üç tane taş dile gelip, “Câlut’u bizimle öldüreceksin” dediler. Savaşın başlangıcında Câlut’un karşısına Hz. Davut (as) çıkarak, sapan taşıyla, o yenilmez bilinen, herkesin titrediği Câlut’u, Allah’ın izniyle yere serdi.

Allah’ın adıyla atılmış bir taş âdeta en ölümcül silâh olmuştu ve bir mu’cize gerçekleşmişti. “Derken Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar ve Davut, Câlut’u öldürdü.” Burada mu’cize içinde bir hakikat de şudur ki: Bütün başarı ve zaferler maddî güç ve imkânla kazanılmaz. Zaten düşmanla karşılaştıklarında iman ordusu şöyle dediler: “Nice az topluluklar Allah’ın izniyle nice çok topluluğa galip gelmişlerdir.”; “Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sabit kıl ve kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” Demek en önemli kuvvet, ihlâs ve hak için hareket etmektedir. Allah için olan kimse bir şey kaybetmez. Allah’ın zafer nasip etmesi için de üç şarta uymak gerekir:

1- Zorluklara sabır. 

2- Cesaret ve sebat. 

3- İlâhî yardımın geleceğine kesin iman ve ümit. 

Böylece Allah’ın bu âleme koyduğu sünneti yerine geldiğinde, Allah lütfuyla başarı ve zafer ihsan edecektir. 

Bunun yanında dünyanın fazla zevkine, rengine dalan ve oyalanan kimsede cihad edecek güç, kuvvet kalmaz. Şu durumda bizim için o nehir, dünyanın bütün geçici güzellikleri ve süflî tatları olarak önümüzden devamlı akıp duruyor. Biz İlâhî ikazlara uyarak, dünyaya dalmaz, ihtiyaç olduğu kadarıyla yetinirsek, Tâlut’un az ama ihlâslı askeri gibi cihada muvaffak olabiliriz inşaallah. 

Bugün iki milyara yakın Müslümanın iki milyonluk İsrail zulmüne ses çıkarmaması altında sadece maddî zaafiyet yatmıyor, asıl olarak manevî zaafiyet, ümitsizlik, yenilgi duygusu yatıyor. Bugün Kudüs meselesine bir de bu zaviyeden bakmak gerekir. Rabbim âcilen âlem-i İslâma uyanış, Allah için hareket ve Hak ve hakikat yolunda çalışma azmi versin inşaallah. 

Günümüz Tâlut askerlerine Rabbim sabır ve sebat versin, ayaklarını sabit kılsın inşaallah... 

Okunma Sayısı: 2541
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Rasim

    5.6.2021 15:44:12

    Amin. Önemli çıkarımlarla içimize su serptiniz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı