"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeryüzünün en kötü canlısı

Rukiye Anar
11 Kasım 2022, Cuma
Allah yeryüzünde hareket eden veya yürüyen yaratıkları içinde en kötüsü olarak vasıflandirdığı yaratığı ayette şöyle açıklıyor: “Şüphesiz yeryüzünde yürüyen canlıların Allah katında en kötüsü aklı ve idraki olmayan sağır ve dilsizlerdir. “ (Enfal - 22)

Allah’ın akıl verip aklını kullanmayan ya da idrak etmeyen bir canlıyı bu kadar şerli görmesi, üzerinde çokça durulması gereken, tefekkür edilip ders çıkarılması lazım gelen bir konudur. Zira o aklı küll olandır ki, bize verdiği aklı cüzü vererek hakkı buldursun, hakikati göstersin. Çünkü bu akıl ve idrak ilk önce O’nu bilmek için verildi. O hâlde akletmeyen bir kişi Allah’ı bulabilir mi?

Her devirde olduğu gibi bu zamanda akla perde olan, aklı çelen, aklı tutan bir çok sebep vardır. O kesretli perdeleri yırtıp varlığın hakikatine erişmek için, kişinin aklını kullanması ve idrakini açması gerekir. Akıl ve irade her türlü bağnazlıktan ve şartlanmışlıktan kurtularak sahih inancı bulabilir. Zira her dönemde yığınlarca insan bir takım düşünme kuvvesini körelten inanışlar ve fikirler yüzünden doğru yolu bulamamışlardır. 

İşte aklı kullanmak ve gerçeği idrâk etmek o denli önemlidir ki ayetin devamında, akletmeyen kimseler sağır ve dilsiz olarak ifade edilmiştir. Çünkü akletmeyen ve idraki kapalı birisi ne hakkı söyleyebilir o hâlde dilsizdir, ne de hakkı duyabilir. Hakka dair tüm gerçeklerin önünde aklın kendi ördüğü perdesi vardır. Özellikle aklını ihtiraslara kaptırmış veya şeytana satmış birisi için ise o bütünüyle kendine kalın bir zulümât duvarı ölmüştür. 

O yüzdendir ki Allah ayette akletmeyen her canlı için sağır ve dilsiz sıfatını koymuştur. Sağır ve dilsiz bir varlık Allah’ı tanıyabilir, O’na kulluk edebilir mi? Zira kulluk ilk olarak düşünmek ve akletmekle başlar. Hakkı duymakla ve söylemekle devam eder. 

O hâlde akletmeyen hakkı duymayacağı için, hakkı da konuşamaz. 

Günümüzde ise beyinler bütünüyle hüsuf küsuf tuttuğundan ışık kaynağını bir türlü göremiyor. Zihinler bu kadar iğfal edilmişken günümüz insanının mutlak doğruyu görmesi de çok zor. 

Şimdilerde biyoteknoloji yöntemleri ile daha da ileri giderek çeşitli frekansları gönderip zihinleri ele geçirerek ve insanı düşünmekten kendini ve hayatı sorgulamaktan alıkoymak istiyorlar. Böylece insan kendini bulmayı ve yaratıcısını aramayı bıraksın. 

Bu tam da İblisçe bir yol. İblisin bu yolunu bilim ve teknolojiyi elinde tutan akıl   her yöntemi uygulayarak yürütüyor. İnsanlık bu simülasyondan uyanabilecek mi?

“Maddiyyunluk manevi taundur ki, beşere şu müthiş sıtmayı tutturdu, gazabı ilahiye çarptırdı. Telkin ve tenkit kabiliyeti tevessü, ettikçe o taun da tevessü eder.” (Hakikat çekirdekleri, Mektubat)

Peki, biz mutlak doğrunun peşinde olanlar ne yapmalı, nasıl uyanmalı ve uyandırmalıyız? Râbbim hepimizi, tüm insanlığı uyandırsın.

Okunma Sayısı: 1659
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı