2016 Avrupa Şampiyonası sona erdi. Geriye dönüp baktığımızda çok etkilendiğimizi söyleyebileceğimiz bir turnuva olmadı.
Futbol, standart normlarda bilinen bir oyunun ötesinde değil artık. Sıradan izleyiciler bile takımların oynadığı oyunun ne olduğunu görüyor, biliyor. Ülke takımlarının sahada uygulamaya çalıştıkları oyun felsefelerinde neredeyse doğaçlama hiç yok. Top kendilerindeyken nereye koşacakları top rakipteyken nasıl savunma yapacakları ezberletilmiş oyuncu gruplarına. Rakibini iyi analiz etmiş iki takımın maçının seyir zevkinin ne olduğunu, futbol severlerin takdirine bırakıyorum. Hal böyle olunca da sıkıcı olmaktan öteye geçmeyen maçların fazlalığı turnuvanın kalitesini düşürdü.
Doğaçlama ile ilgili paragraf açmak gerekir. Stada gelen veya tv başındaki seyirciyi arttırmak için sıradanlığın dışına çıkmak gerekir. Bunun içinde sahada göz zevkine hitap edebilecek kalitede oyuncular olmalı. İşte bütün sıkıntı burada. Uzun soluklu bir iş. Yüzde onluk istatistiki kalite ihtimaliyle bakarsak, yani yüzlük oyuncu gurubundan on tane kaliteli oyuncu çıkar, bir tane de elit oyuncu çıkabilir. Eğer bin tanelik oyuncu grubunu on yıl eğitirseniz bundan alacağınız maksimum kaliteli oyuncu sayısı yüz, elit oyuncu sayısı on olabilir. Tabi bunun da garantisi yok.
Turnuvanın en sevindirici yanı Portekiz’in şampiyonluğuyla sona ermiş olması oldu. Gönüllerin finaldeki takımı Portekiz’di. Bunun en önemli sebebi kesinlikle dünyanın az sayıdaki yıldızlarından Ronaldo’dur. Sosyal medyadan insani yönleriyle ön plana çıkan Ronaldo, millî takımının sevilmesinin en önemli sebebi oldu. Birde ülkemizde oynayan Nani ve Quaresma da etkili oldu tabi ki.
Turnuvanın hayal kırıklığı Almanya oldu. Takım kalitelerine baktığımızda Almanya bu turnuvayı kazanabilirdi. Ama olmadı. Yarı finalde Fransa, Almanya’yı kendi silâhıyla vurdu. Agresif ve disiplinli oynayıp çok iyi mücadele eden Fransa, inatçı futboluyla Panzerleri kupa dışına itti. Aslında yarı finaldeki oyunuyla Fransa kupayı kazanır dedirtti. Ama finalde çok iyi organize olmuş bir Portekiz vardı. Teknik direktör Fernando Santos, bu turnuvanın akılda kalan ve farklılık gösterenlerinden oldu. Takımı maç boyu, rakibini kendi istediği gibi oynamaya mecbur bıraktı. Çok başarılı oldu. Hatta yıldızı Ronaldo’nun 23. dakikada sakatlanıp oyundan çıkmasına rağmen.
Bizim açımızdan Avrupa şampiyonası hiçte ummadığımız şekilde geçti. Son derece ümitliydik. Futbol Direktörümüz Fatih Terim hedefi yüksek tutarak finali hedeflemişti. Millî Takımımız beklenin çok altında performans sergiledi. Sonbaharda Dünya Kupası eleme maçları başlayacak. Derinlemesine bir analizle kısa sürede yeni bir başlangıç hedefinin tutturulması çok istenecektir. Bakalım gelişmeler hangi yönde olacak? Bekleyip görelim.