Şaver’in oyununa geldiğini düşünen ve bunu gururuna yediremeyen Şirkûh Suriye’ye döndü. Yaşanan hadiseleri ve oynanan siyasî oyunları Zengî’ye anlatarak yeni asker ve imkân takviyesi aldı. Çevredeki beyliklerden de asker topladı ve tekrar Mısır’a hareket etti.
Kendine bağlı birliklerle Şirkûh’u, Selâhaddin’i ve askerlerini Mısır’dan çıkaramayacağını bilen Şaver, anlaşmanın şartlarına riayet etmek yerine selefi Dergam gibi Kudüs’teki Hıristiyan kralı Amalrik’e mektup yazarak maddî imkân mukabili yardım istedi.
Bölgedeki en büyük düşmanı olarak gördüğü Nureddin’in komutanı olan Şirkûh’un, Selâhaddin’le birlikte Mısır’da kalmasının hem bölgedeki Alman kökenli Hıristiyan ahali, hem de krallığının geleceği için çok tehlikeli olacağını düşünen Amalrik, cazip maddî vaatlerin de tesiriyle yardım talebini kabul etti ve hemen harekete geçti.
Amalrik’in ilk işi, Nureddin’den gelecek yardımlara mani olmak için Suriye yolunu kesmek maksadıyla Fakus’a yürümek oldu. Vezir Şaver de, Amalrik’e katılmak üzere Kahire’den hareket etti.
Onların aralarındaki yazışmaları zamanında haber alan ve gelişmeleri dikkatle takip eden Şirkûh, iki düşman kuvvetinin arasında kalmamak için Kahire’den Bilbeis’e çekildi. Selâhaddin çevreden erzak toplarken o da duvar ördürerek bir savunma hattı kurmaya çalıştı.
Onlar daha erzak toplayıp savunma hattını tamamlamadan Şaver, Amalrik’le birleşti. Aralarında yaptıkları müzakerenin ardından 1164 senesinde, Temmuz ayının sonlarına doğru Bilbeis’te Şirkûh’un ordusunu kuşattılar.
Halife Adid’in, kendisine sormadan yaptığı bu hareketi karşısında nasıl bir tavır takınacağını bilmediği için çekinen, Hıristiyanlara da pek güvenmeyen Şaver, ilk önce adamları vasıtasıyla irtibat kurduğu Şirkûh’un bazı komutanlarına para, toprak vaat ederek ondan koparmaya çalıştı. Bunu başaramayınca onunla anlaşmanın yollarını aradı.
Aslında Amalrik hemen saldırıya geçse, Şaver’in mani olacak gücü yoktu. Ama o da Şirkûh’u iyi tanıdığı, Selâhaddin hakkında da bilgi toplattığı için onlarla savaşarak askerlerini tehlikeye atmayı göze alamadı. Şaver’in yaptığı yüksek miktardaki mâlî yardımı kendisi için kazanç saydı.
Mısır’da bunlar olurken, gelişmeleri yakından takip eden Nureddin Zengî, ânî bir baskınla Hıristiyanların elinde bulunan Harim Kalesi’ni fethetti. Bizans Kralından yardım alarak saldırıya geçen Antakya Prensi Bohemand’u da ağır bir yenilgiye uğrattı.
Nureddin’in kazandığı başarılar Kudüs kralı Amalrik’in de, Mısır veziri Şaver’in de planlarını altüst etmeye yetti. Şirkûh ve ordusu ise erzak ve mühimmat temini bakımından zor durumdaydı. Onun için Şaver de, Şirkûh da, Amalrik de içinde bulundukları handikaptan kurtulmanın bir yolunu bulmaya çalışıyorlardı.
Şaver’in talebi üzerine devreye Emir Şemsü’l-Hilâfe girdi. Onun arabuluculuğunda yapılan görüşmelerde Şirkûh, otuz bin dinar ve güvenli çıkış şartlarına razı oldu. Amalrik, fazla zayiat vermeden büyük maddî imkânlara kavuştu. Şaver de yardım istediği düşmanlarına zayıf taraflarını göstermek pahasına Mısır vezirliği makamını sağlama almış oldu.