Sezon başında Guti ve Quaresma transferleri ile kendinden söz ettiren Beşiktaş, devre arasında da Simao, Almeida ve Fernandes’i kadrosuna katarak Schuster’in oyun anlayışına uygun yeni bir kadro oluşturdu. Holosko ve Tabata ile elde edilemeyen ofansif baskı, yeni kadro ile ikinci yarının ilk maçında Buca karşısında sağlandı ve bu sezon ilk defa 5 gollü bir lig maçı kazanıldı.
Nobre ve Almeida ile yüksek toplarda etkili olan, Guti önderliğinde, Hilbert destekli Simao ve İsmail destekli Quaresma ile sağ ve sol çizgide etkili olan yeni Beşiktaş, maçı izleyenlere zevk verdi. Hele hele İnönü’yü dolduran taraftarın neşesi, tezahüratı ve açtıkları pankartlardan anlaşıldı ki, bundan sonraki maçlar şölen havasında geçecek.
Taraftarın “Bizler inandık sizde inanın” dediği şampiyonluk, oldukça zor gözükse de, Kupa ve Avrupa Ligi maçlarında alınacak sonuçlarla yeni bir hava yakalanabilir. Ancak burada Schuster faktörü oldukça önemli. İlk yarıda olduğu gibi, hücum oynarken defansı ihmal ederse sonuç yine hüsran olur. Geriye düştüğü maçlarda rakibin savunmasını aşmakta zorlanan, öne geçtiğinde topa sahip olamayan, duran toplarda etkisiz bir takım görüntüsündeki Beşiktaş ligin ilk yarısında başarılı olamadı.
Sakatların düzelmesi ve yeni transferler ile toparlanan,taraftarı ile bütünleşen istekli oyunu ile ümit veren Beşiktaş ikinci yarıda istediği skorları alıp hedefine ulaşır mı bilemem. Ama, şurası kesinki bundan sonraki Beşiktaş maçları, futbolun bir temaşa oyunu olduğunu seyredenlere tekrar hatırlatacak. Bazen yeni bir stadyum, (mesela TT Arena) bazen yeni transferler, takımın puan cetvelindeki yeri ve iddiası ne olursa olsun taraftarı tribüne çeker, heyecanlandırır. Bazen bir güzel tezahürat, futbolcunun bir güzel hareketi, veya jesti (Guti’nin Beşiktaş armasını öpmesi gibi) insanları sevindirmeye yetebilir.