"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“El âlemci” hayatlar

Yasemin YAŞAR
21 Aralık 2019, Cumartesi
Şu cemiyet içinde bazen “el âlem ne der” anlayışıyla başkalarının kölesi olmuş hayatlar görürsünüz, bazen de “el âlem beni ilgilendirmez” deyip nefsinin kölesi olmuş hayatlar görürsünüz.

Hangisi hangisinden daha tehlikeli bilmiyorum, fakat bildiğim bir şey var, o da her iki hayat görüşünün de temelinde “egonun” olmasıdır.

Başkalarının gözünde ne olduğumuz, kim olduğumuza verdiğimiz kıymet özellikle de bu asır insanının ciddî yarası olmuş durumdadır. Endişeler, kaygılar, kızmalar, korkmalar ve zahmetlerin çoğu başkalarının görüşü ile alâkalı hale gelmiştir.

Kişi, gerçekten kendi ile ilgili ne olduğu ve neye sahip olduğu noktasındaki yoksunluk ve yetersizlik karşısında bu boşluğu başkalarından duyacağı ufacık bir iltifat ve övgü sözleri ile doldurmaya çalışır. Tam tersi durumlarda da aynı yapı, duyduğu tenkitler noktasında da bir o kadar hassas ve incinen bir durum sergileyecektir.

Hastalıklı bir hassasiyetle, insanın kim olduğu düşüncesi başkalarının bilinç ve düşüncelerine bağlı kalmışsa o insanın iç huzuru yakalaması mümkün olmadığı gibi, şahsiyetli bir duruşu da olamaz. İçinde oluşan bu ciddî boşluğu tatmin etme hatırına her türlü riyakârlığı gösterebilir, her türlü yalanı söyleyebilir, her türlü değerden taviz verebilir hâle gelir.

Bunun için kişinin başkalarının görüşlerine karşı duyarlılığını hafifletmeye ihtiyacı vardır. Bu hem övgüde hem yergi hallerinde kişiyi koruyacak bir durumdur. 

Aksi halde başkalarının düşüncelerinin ve görüşlerinin kölesi haline gelmek işten bile değildir.

Temelde enaniyet olan bu hastalıklı düşünce biçiminde olan bir insan derinleşemez ve kemâlâta doğru ilerleyemez. İnsanın başkalarının gözünde ne olduğu değil, kendi iç dünyasında şahsî duruşu, kâinat içindeki konumu, Yaratan karşısındaki durumu, insanlar nazarındaki yerinden daha fazla önemli olduğunda gerçek huzur ve mutluluğu yakalayacak ve kemâle ulaşacaktır.

Bediüzzaman’ın sıkça bahsettiği ve talebeleri hakkında korktuğu hubb-u cah arzusu da, zaten kişinin “başkaları gözünde ne olduğu” düşüncesinden ortaya çıkan zayıf bir damar ve hastalıktır. Bu damar ya rıza-i İlâhiye dönecek ve doğru mecrada kullanılacak ya da kişileri razı etmek duygusuna dönüşecek insanı kişiliksiz bir hale getirecektir.

“Başkalarının gözünde ne olduğumuz” ile “kendimizi başkalarının gözünden görmek” birbirine karıştırılmaması gereken durumlardır. İnsan elbette sosyal bir varlık olduğu için kendini değerlendirirken başkalarının gözüyle kendine bakmaya da ihtiyaç duyar. Kendimi, kendi gözlerimle olduğu kadar başkalarının gözleriyle de görebilmeyi becerebildiğimiz ölçüde, “kendimin” tam algısına ulaşma şansım artacaktır. Bu yüzden tasavvufta “göz kendisini göremez” denilir. Fakat bu “beni “başkalarına göre şekillendirmem, kişiliğimi bu kaygan olan “el âlem” zemininde oluşturmam anlamına gelmemeli.

İnce ve hassas çizgiler vardır. Evet ne başkalarının “bana” nasıl baktığını umursamayacak kadar vurdumduymaz, kanun edep tanımaz hayat görüşlerimiz olacak, ne de el âlem ne der anlayışına hapsolan ve başkalarının düşünce ve görüşlerinin kölesi olan hayatlarımız olacak.

Hasılı, insanlar ne der düşüncesiyle yaşamak tam bir kâbus olduğu gibi, kim ne derse desin anlayışında yaşamak da özellikle sosyal hayat açısından tam bir kâbustur. Ölçü kişinin bir taraftan kendi iç değerleri, zayıflıkları ve zaaflarıyla meşgul olurken diğer taraftan içtimaî hayatta ona tutulan aynaları gözardı etmeden, hayatı yaşamak olsa gerektir.

Okunma Sayısı: 4451
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı