Kur’ân-ı Kerîm’in, yüzyıllar önce yaşayan peygamberlerin kıssalarından ve o dönem firavunlarından, Nemrut ve Karunlarından bahsetmesinin bir işarî manasının da, istikbalde dahi firavun meşrep yapıların geleceği olsa gerektir.
Üstelik o zamanlarda bunlar bir iki iken bu zamanda bir şahs-ı manevî suretini giymişlerdir. İlginçtir zakkum şeceresinin meyveleri, kıyamete kadar hep aynı iddialarda bulunmuş aynı hakikatlere savaş açmıştır.
Bugün de o zamanlardaki gibi, tanrılık iddiasında bulunan, şeytandan ders alan, insi şeytanlar, aynı şecerenin meyveleri olarak tahriplerine, iddialarına, küfür ve şirklerine devam etmektedir. Daha çok ideoloji şekline girmiş bu zamanın firavun meşreplerinin bugünkü kullandıkları silâh da bilim olmuştur.
Transhümanizm adı altında, temelde yaratıcıya karşı çıkan bu zakkum meyvelerinin, üç amacı vardır. Yaşama süresini uzatmak, süper zekâya kavuşmak ve süper sağlık. İlahlık iddiasında bulunan bu zakkum meyveleri, son yüz yılda ilahlığın ana karakteri olan ölümsüzlük üzerine dünyanın büyük sermayelerinden de destek alarak ciddî araştırmalar yapmaya başlamış ve “insan sonrası” diye adlandırdıkları bir dönemin geleceğini savunmaktadırlar. Temel çıkış noktaları ise insanın bir başka insan yaratma ve ölümsüzlüğe ulaşma arayışı.
Kapitalist sistemin ve sekülerizm etkisinin egemen olduğu dünyamızda her şey sermaye, para gibi görülmeye başlanmış, hatta insan kendisini, kendi bedenini bu ideolojinin baş sermayesi yapmıştır.
İnsanın fıtratını değiştirmeyi hedefleyen bu ideoloji, kulluğun esası olan âcizlik ve fakirlik adındaki iki özelliği insandan kaldırarak, Yaratıcıya kafa tutmayı amaçlamıştır. Yaşlanma, hastalanma gibi insanda âcizliğin ve fakirliğin, yani onların nazarında eziyetin son bulması amacı altında, aslında bütün kutsalları yıkmak ve insanın eşref-i mahlûk olduğuna karşı çıkmaktır. Temelde inanca ve vahye dair olan ne varsa her şeyi yıkmak üzerine olan bu şeytanî planlarını gerçekleştirmek isteyen asrın Ebu Cehilleri hammaddesi veya sermayesi olan insan bedenini modifiye etmek, insanın fıtrat kodlarını, genlerini değiştirmek, bunun için de önce cinsiyetsiz bir toplum inşa etmek, sonra da insan -hayvan insan- robot karışımı, insan sonrası, ama hiç ölmeyecek, hiç yaşlanmayacak ve süper zeki üretimler planlanmaktadır.
Bugün, bu projeler çok ciddî para finansörleri tarafından desteklenmekte ve dört bir koldan çalışmaktadırlar. Hayal ettikleri böyle bir dünyayı meşrûlaştırmak için de özellikle film sektörünü ve reklâmları piyasaya sürmektedirler. En masum görünen, çizgi filmlere bir bakmak gerekir. Bir çoğunda baş karakterler ya insan robot karışımı ya cinsiyetsiz mahlûklar ya da insan suretli hayvanlardır.
Bütün bu şeytanî gelişmeler, insanın beka arzusunun yön değiştirmesinden başka bir şey değildir. Onlar Allah’ın vaat ettiği bekayı ahiret yurdunda değil, bu dünyada gerçekleştirmek için çabalamaktadırlar. Öyle ki insanın hiç ölmemek, ebedî bir şekilde dünya nimetlerinden faydalanmak isteyen nefsî arzuları ve sınır konmamış kuvveleri tam da bu imtihan için verilmiştir. Ancak İlâhî olanın, yani şeriatın sınır çizdiği bu kuvveler, had altına alınmazsa, insanoğlu, zalimliğini ve hayvandan daha aşağı bir hale düşeceğini bilimle ispat etmiş olacaktır.
İnsanoğlu her ne kadar âczi ve zaafı kaldırmak için uğraşsa da, ölümsüz olmanın yollarını her dönemde aramış olması zaaf ve âcizliğinin bir neticesidir.
Tarih boyunca insanoğlu sadece Yaratıcıya has bir özellik olan ölümsüzlüğü aramıştır. Fakat, hakikati ararken batıla düşmüş, dalâlete sapmış ve kendini “Teşebbühü bil vacip” yani “Allah’a benzemek”, “insan potansiyel bir tanrıdır” demek suretiyle de açık bir şirk ve küfür yolunu irtikap etmekten kurtaramamıştır. Bunun için insanın en kuvvetli olduğu noktaları (eşref-i mahlûk) ve duyguları (beka arzusu) kullanarak ilahlığa götürecek yolun da ölümsüz olmaktan geçtiği düşüncesiyle küfür ve şirklerini derinleştirmişlerdir.
Hasılı; Romalıların “ideal insanından”, Nietzsche’nin “üst insan”, Hitlerin “ari ırk”, Yahudilerin “üstün millet” algısına kadar hep zakkum ağacının meyvesi olan bu ideolojilerin geldiği son nokta, transhümanizmdir.
Çok ciddî oyunlar oynanmaktadır. İnsanlık top yekûn bir saldırının içindedir. Temelinde bilim kılıfı giymiş, üstelik insanı düşünen gibi görünen, bu şeytanî projelerin ne dini, ne milliyeti vardır. Paranın gücüyle kendisini ilahlaştırmak isteyen ve bu uğurda 6 kez kalp nakli ve 2 kez de böbrek nakli yaptıran David Rockefeller gibi âciz mahlûklar, güya kendilerini ilahlaştırarak veya transhümanizm gibi düşünce kapsamında kendisini ölümsüzleştirmek istemiştir. Heyhat. “Her nefis ölümü tadacaktır. (Ankebut, 57) Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz hakikatinin pençesinden kendini kurtaramamış ve 101 yaşında ölmüştür.
Bütün bu küresel oyunlara plan ve projelere ancak Kur’ânî hükümler dayanabilecektir.
İnşallah haftaya konuya devam edeceğiz.