"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Uygulamada birlik, fikirde hürriyet

Yasemin YAŞAR
05 Eylül 2025, Cuma
İnsan, hayatının her adımında ölçülü olmaya, dengede kalmaya dair imtihanlar yaşıyor. ‘Fakat bu ölçüyü her zaman tutturmak mümkün olmuyor. Sürekli ifratlar ve tefritler arasında salınıp duruyor insan.

Hassas bir meseleyi bugünlerde gerek dar dairede, gerekse geniş dairelerde çokça tefekkür etmekteyim. “İstişareye uymak” ile  “fikrî mücadeleye devam” noktasındaki o ince çizgi nasıl muhafaza edilecek? Hem istişarenin namusunu, hem fikrin namusunu da korumak için sanırım kılı kırk yaran bir tefekkür ve hassasiyetle ilerlemek gerekecektir. 

En az iki insanın bir araya gelip bir konuda müzakere etmesi, fikir alışverişinde bulunması manasını içeren istişare, sadece şu dünyadaki bir işte en uygun düşünceye ve karara ulaşmak için değildir. İstişare, en başta, insanın kendisini Allah’a mahsus sıfatlardan uzak görmesi, bilgisinin, görgüsünün, bakışının her şeye nüfuz etmediğinin farkında olması, yani, kulluğunu idrak ediyor olması hikmetini içerir. Aczi ve fakrı anlamanın bir başka talimidir aslında istişare.

Meşveret edilip karar verdikten sonra tesanüdün muhafazası ve uhuvvetin tesisi için elbette alınan kararlara uymak şarttır. Velev kendi fikriyatımıza zıt olsa bile meşveretle yapılan icraatlarda muhalefeti adabıyla yapmak şarttır. Buradaki gaye tesanüdün muhafazasıdır. Kararları icra edenlerinde, kararları beğenmeyerek fikir ifade edenlerinde temeldeki asıl niyet bu olmalıdır. 

İstişare bir hakikatin pek çok yönüyle görülmesi ve değerlendirilmesini netice verir. Lâkin işler her zaman böyle gitmez. Çünkü insanda sınır konmayan kuvveler vardır ki bunlar muamelatlarda zulümlere hukuksuzluklara tecavüzlere meydan verir ve insanı ifrat ve tefritlerin kucağına atar. Her türlü nefsaniliğin bulaşma ihtimali vardır. Meşveret edenler de, farklı fikir ifade edenler de bu imtihandan hali değildir. 

İşleyişte meşveret kararları bağlayıcıdır. Karar aşamasında fikirler rahat ve hür bir zeminde ifade edilir. Lâkin karar çıktıktan sonra bu fikri ifade etmenin adabına uyulmadığı takdirde tesanüd zarar görecektir. 

Gelelim fikri mücadeleye. Karar uygulamaya geçse bile, uhuvvet düsturlarını incitmeden fikrin doğruluğunu anlatmaya devam etmek, bunu yaparken de şahsîleşmeden fikirleri, prensipleri konuşmak, icraatlar engellenmeden ve karar alıcıların itibarı zedelenmeden fikirler serbestçe savunulabilir. Farklı fikir ve mülâhazalara meşveret heyeti açık olmalıdır. Farklı fikirleri savunanların da kırmadan, gıybet et- meden, fikirlerini, doğru zeminlerde, doğru üslupla savunması şarttır. “Hikmeti iktiza ederse bir gün gelir onlara da anlatır” olan ihlâsın birinci düsturunu hatırlamak gerekir.

Hasılı, farklı fikir taşımak fitne taşımak değildir. Farklı fikir emanetini yerinde taşıyamamak fitnedir. Çünkü muhalefet muvazene-i adalettir. Belki de esas sıkıntı farklı fikirde olanlar ile vazifede olanların yanında bulunan tarafgirlerdir. Her iki tarafın da kendi tarafında bulunan müfritleri kontrol etmesi gerekir. Yoksa haklı davalarda haksız ithamlara maruz kalmak kaçınılmazdır.

Karar sonrası fikrî mücadele uygun zemin ve üslupla yapılmalıdır. Bunun da yeri yine meşveret ortamlarıdır. Buradaki gaye gelecekteki kararların daha isabetli olmasıdır. Karar öncesi fikir hürriyeti ve her şeyi konuşmak, karar sonrası ise “uygulamalarda birlik, fikirde ısrar” her daim âdab, sabır ve hilm isteyen bir durumdur.

Okunma Sayısı: 4152
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • M.Yolcu

    6.9.2025 15:34:17

    Yazarın duygusal yaklaşımı, insanların kendi fikirlerini hâlâ takip etme eğilimlerini dile getirmesi bir realitedir. Gerçekliği ve karşılığı vardır. Fakat burada belirleyici olan ilkeler olmalıdır. Duygusallığa yer vermeden, prensipler üzerinden hareket etmek meşveret anlayışının temelidir. Bizim meşveret sistemimiz ilkelere dayalı bir mekanizmadır. Bir karar alındıktan sonra o karara uymak, hem düzenin hem de topluluğun ahenginin korunması açısından şarttır. Kendi fikrini öne çıkarmaya devam etmek kararı dolaylı biçimde zayıflatmaya sebep olur, niyet samimi olsa bile zarar verebilir. Esas olan, meşveretin işaret ettiği ilkelere bağlı kalmak ve kararların arkasında durmaktır. Kişi nefsül emirde gerçekten haklı bile olsa, yeni bir fikir veya teklif ancak sonraki meşveretlerde gündeme getirilebilir. Böylelikle hem fikir hürriyeti korunur hem de mevcut kararların uygulanmasında birlik ve ihlas zedelenmez.

  • M.Yolcu

    6.9.2025 14:58:35

    Yazarımızın dediği; “Karar uygulamaya geçse bile, uhuvvet düsturlarını incitmeden fikrin doğruluğunu anlatmaya devam etmek“ şimdiki işleyişte maalesef fitne sebebi olarak kabul ediliyor. İyi niyet gibi görülen bu düşünce otomatikman meşveret kararlarını kabul etmeyip mevcut duruma muhalif hale dönüşebilir ki tehlikeli bir sınırdadır. Farklı bir fikrin peşine gitmeden uygulamayı görmek, beklemek ve karar doğrultusunda çalışmak gerekir. Aksi her türlü girişim, karara uymayarak bir farzı çiğnemek olur. Karar uygulamasında birlik oluşması ve tâbiyet zorlaşır, ihlas kırılır. Yazarın fikirnin samimiyetinden şüphemiz olmasa da mevcut işleyişe uymadığı açıktır. Meşveret kararlarından sonra fıkir serbestisi konusundaki sınırların netleştirilmesi, umumi meşverette tekrar konuşulup yazıya dökülürse kafa karışıklığı ortadan kalkar.

  • Muhammed Zübeyir Sönmez

    6.9.2025 14:24:58

    Aynı şekilde bu düşüncelere kulak vermeye hevesli ve niyetli olanlar varsa, kimsenin de ağzını kapatmak, konuşmasını vs. engellemek gibi bir imkânsıza yakın bir şey olması düşünülemiyorsa, karar çıktıktan sonra kendi düşüncelerini tekrarlamakta fayda görenlere yaklaşım sû-i zan dairesinde olmamalı bence. Şahsî kanaatim şudur ki; herhangi bir Allah yolunda bir araya gelmelerin anında fikrine muhalif karar çıkması neticesi, çıkmış olan karara uyma mecburiyeti olan bir kişi, mesela kendimi mîsâl göstereyim; karar çıktığının akabinde kendime içimden din arkadaşlarımın benim takdim ettiğim önerilere ''neden ikna olmadıkları'' suâlini değil, bir dahakine ''Daha iyi nasıl ikna edebilirim'' gayretinde ve bunun da olmasının gereklilikleri neyse ona yönelirim...

  • Muhammed Zübeyir Sönmez

    6.9.2025 14:22:03

    Tartışmalara girmeyi-konu olmayı sevmeyen biri olarak eğer benim yorumum yayınlanırsa, yazdıklarıma cevap gelse bile yanıt vermeyeceğimi, ve bu sayfada konu ile alâkalı son yorumum olacağını, (yazdıklarım 1000 karaktere sığarsa) ifade ederek başlayayım. Yazarın yazdıklarından benim anladığım; Bediüzzaman Hazretlerinin kâinata değişmem diyerek talebeleri arasında ne kadar imtiyazlı bir konumda olduğunu ihsas ettiği merhum Zübeyir Gündüzalp'in kurucularından ve bir anlamda mânevi mimarı olduğu Yeni Asya gazetesi, ve cemaatinin özelinde değil, daha ziyâde Allah yolunda faaliyetlerin, icraatların nasıl daha iyi yapılabilirin esasatına dayanılarak bir araya gelmelerin ve bu bir araya toplanmaların anında fikirlerin beyan edildikten sonra, beyan ettiği fikrin zıttı olan bir karar çıkmışsa, o karara uyma zorunluluğunun bilincinde olmasıyla birlikte, karar alındıktan sonra dahi savunduğu fikirlerini beyan etme, isteğinde olan birisi bunu açıklamaya çok hevesli ve niyetliyse.....

  • Tunçbilek

    5.9.2025 22:04:59

    Şimdi, bu yazıya ne gerek vardı bacım? Umumî meşveret yapmış bitmiş. Orada muvafık muhalif konuşmuş karar almış. UM temsilcileri olan YK üyesi arkadaşlar seçilmiş ve onlar cemaat adına iş yapıyor. Ne konuşuyorsunuz, ne geveliyorsunuz? Cemaati ittifakı sarsıcı " onlar, bunlar" diyerek niye fitne çıkarmaya çalışıyorsunuz?

  • Kadir Akbaş

    5.9.2025 21:36:26

    Yazıyı okudum. Fecaat bir yazı. Hiç bir yazarın fikri, zihni bulanıklığıni, idraksizligini, fikri musevviyetini okuyucu ile paylaşmak ve bu halini okuyucusuna aksettirmeye hakkı yoktur. Yazarın bir konuda zihni net değilse o konuyu yazmaktan imtina etmelidir. Gazetede yayımlanan bir yazı okuyucunun zihnini, fikrini karıştırmamali. Zihninde yeni sorular sordurmamali. Var olan sorulara net cevaplar bulabilmeli. Yazar üstü kapalı olarak hizmet mahallerine ve kendisi gibi artık cemaatin şahsı Manevisi gibi düşünmeyenlere İstişare kararları sizi bağlamaz, siz istediğiniz gibi düşünüp davranmakta serbestsiniz. Umumi Meşveret Kararları karar verici durumda olanları bağlar, siz cemaatin dışında bir yol tutturabilirsiniz demeye getiriyor.

  • Abdullah

    5.9.2025 18:36:50

    Esasta, temelde, usul ve kaidelerde ittifak,detayda, teferruat farklı düşünce ler olur.Ehli arasında bunlar müzakere edilir.Terakkiye sebebtir. Yalnız bugüne kadar ki bütün ayrılıklar,esas ve usulde yapılan hatalardan dolayı olmuştur. Bunun detaylarını anlatmak çok uzun sürer.Erbabı bilir.Onun için herkes kendisini kontrol etmeli, hatalarım esasa müteallik mi değil mi diye düşün melidir.Dahili ve harici cereyanlar boş durmuyor.Fitne odakları, pusuda bekliyor.Zayıt bir noktayı, bir damarı bul dular mi hemen harekete geçiyorlar. "Çarşıda çok silik söz geziyor.Her söyle nen sözün kalbe girmesine yol vermemelidir," Mihenge vurmadan asla alınmamalıdır.Elimizde sağlam mihenk taşları var Onlara vurarak alınmalıdır.

  • Fahretdin Baki

    5.9.2025 14:30:34

    Çok farklı fikir sahipleri bir salonda oturup sohbet etseler acaba orda bir şahsi manevi tezahür eder mi?

  • A. Kılıç

    5.9.2025 13:58:04

    Güzel bir yazı olmuş tebrik ederim. Bir iki nokta 1. Meşverete gelenler kalıplaşmış taraf ya da fikirler ile gelirse.. görüşmeler sonucunda oy çokluğu ile alınan kararlar geçerli olur mu? Haklı meşveret şartını sağlar mı? 2. Meşveret sonrası meşverete gelirken var olan grupların/kalıplaşmış fikirlerin varlığı devam ediyorsa "muhalefet muvazeneyi adalet" kapsamında değerlendirilebilir mi? 3. Siyasi partiler kültürü üzerinden oluşan muhalefet mantığı var ise, omuz omuza vermek, bir çizgide bulunmak nasıl olacak... 4. Bu problemlerin varlığının olduğu durumlarda seçilen bir heyet meşru olur mu?

  • Güler Aslan

    5.9.2025 11:15:56

    “Hasılı, farklı fikir taşımak fitne taşımak değildir. Farklı fikir emanetini yerinde taşıyamamak fitnedir. Çünkü muhalefet muvazene-i adalettir.”👌 Allah razı olsun “Meşveret-i meşrûa“ nın ölçülerini ince ince nazara vermişsiniz. Rabbim hakikatlerin tesirini halk etsin🤲

  • Muhammed Zübeyir Sönmez

    5.9.2025 09:20:39

    Muhâfaza etmek için, tasannuata, (yapmacık hareketler) tekellüfata, (güçlüklere, zorluklara katlanmak) manasız hodfüruştluğa ( sadece kendi nefsini beğenen) ve bir çok müşkülata düşer'' Diye ifade ettiğinin hemen akabinde ''Elhâsıl hadiste vardır ki:'' dedikten sonra bunun devamı Arapça yazılı ve bunu çeviriyorum şimdi: ''İnsanlar helâk olur, ancak bilenler kurtulur. Bilenler de helâk olur, ancak bildiklerini yaşayanlar kurtulur. Bildiklerini yaşayanlar da helâk olur, ancak ihlâslı olanlar kurtulur. İhlâslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyadırlar.'' ''Yani medar-ı necat ve halâs, yalnız ihlâstır. İhlâsı kazanmak çok mühimdir'' Ve son olarak On üçüncü Şua'dan bir cümle: ''Bu zamanda hizmet-i imâniyede hazz-ı nefsini bırakıp ve mahviyet (alçak gönüllülük, fazla tevazu) ile tesanüt ve ittihadı muhâfaza eden bir hâlis kardeşimiz, bir velîden ziyade mevki alıyor'' diye kanaatim gelmiş ve siz dâima bu kanaatimi takviye ediyorsunuz.''

  • Muhammed Zübeyir Sönmez

    5.9.2025 09:18:58

    Çünkü faktör olmaya namzet şeytan ve nefsin ''Bak şu dediğiyle sana bir göndermesi var'' ''Dikkat et şu dediğiyle senin fikrini fena in'ikâs etmeye çalışıyor'' benzeri düşüncelerin bu düşmanlar tarafından aklımıza getirilebileceğini, hatırda tutmakta fayda görüyorum ve ifadelerimin başlarında da belirttiğim uhuvvet düsturlarının dikkate alınması adına deyip, ihlâslı olma ve tevazu sahibi olma gâyesi esas alınarak bunun mümkün olabileceğini ifade eden, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin sözleriyle yorumumu sonlandırayım istiyorum. On Yedinci Lem'a Üçüncü mesele: ''İşte ubudiyetin olan, acz ve fakr ve kusur naksını (noksan) bilmek ve niyaz ile dergâh-ı ulûhiyete (Allah'ın huzuru) karşı secde etmeye bedel naz ve fahir (övünme, böbürlenme) suretinde gidenler, zerrecik kalbini Arşa müsavi (birbirine denk, aynı seviyede olan) tutar. Katre gibi makamını, deniz gibi evliyanın makamatıyla iltibas (karıştırma) eder. Kendini o büyük makamata yakıştırmak ve o makamda kendini

  • Muhammed Zübeyir Sönmez

    5.9.2025 09:13:32

    Yazıdan: Her türlü nefsaniliğin bulaşma ihtimali vardır. Meşveret edenler de, farklı fikir ifade edenler de bu imtihandan hali değildir. ''Gelelim fikri mücadeleye. Karar uygulamaya geçse bile, uhuvvet düsturlarını incitmeden fikrin doğruluğunu anlatmaya devam etmek, bunu yaparken de şahsîleşmeden fikirleri, prensipleri konuşmak, icraatlar engellenmeden ve karar alıcıların itibarı zedelenmeden fikirler serbestçe savunulabilir.'' Gerek karar aşamasında olsun, gerekse karar çıktıktan sonra olsun, uhuvvet düsturlarının muhâfazası için herhangi bir Allah yolunda bir araya toplanmaların evvelinde, bu toplantılara katılacak olanların ihlâsı muhâfazası adına Peygamber Efendimizin (Hazret-i Muhammed Aleyhissalâtu Vesselâm, Sallallâhu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şeriflerinde, şeytanın yani en büyük düşmanımızın, insanın damarlarında dahi gezdiğini-bulunduğunu hatırda bulunmak, fikirler beyan edildiğinde ve fikirlere kulak verildiğinde, bilhassa fikirleri dinleyenlerin dikkatli olması lazım

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı