Merhaba.
Ben Kestane. Düşündüm taşındım, biraz da kaşındım; arkadaş olmak istedim sizinle. Biliyorum, şimdi siz çok merak ettiniz.
- Kim bu Kestane?
- Ne söyleyecek bize?
Durun hemen telâş yapmayın bence. Merak ettiğiniz her şeyi anlatacağım sırası gelince. Öncelikle yaşadığım bu koca ormandan hepinize selâm ederim. Küçüklerin gözlerinden, büyüklerin ellerinden öperim. Eğer tüylerimden rahatsız olursanız kenara çekilir, gülümserim. Ben sizi uzaktan da severim.
Sincapgillerin bir küçük üyesi olarak sizinle dost olmaya karar verdiğim andan itibaren çok heyecanlıyım. Ormanda birçok arkadaşım var, ama olsun. Herkesin yeri başka.
Bir ormancının arabasındaki resimde ilk kez görmüştüm çocukları. Ormancı işini bitirene kadar o resmi izledim. O gün bugündür ne yapsam da çocuklarla tanışsam, arkadaş olsam diye dolandım durdum.
Yaşasııın! Sonunda sizi buldum!
Adımı beğendiniz mi? Annem koymuş. Kestaneyi çok sevdiğinden mi yoksa tüylerimin kestane rengi oluşundan mıdır nedir, tam bilmiyorum. Ama ben kendimi bildim bileli severim ismimi.
Annem uzun süre beni göremeyince telâşla bağırır:
- Kestaneeee! Nerdesin yineee?
Bütün orman annemin sesiyle yankılanır. Adımın sonundaki e’ler alır başını gider. Olsun derim, adım uzasa da güzel. Kestane güzel. Kestaneee, diye çağrılmak güzel.
Ha unutmadan Sincaplar Okulu üçüncü sınıfta okuyorum. Okulumuz öyle kalabalık ki üç gün okula gitmesem yokluğumu kimse fark etmiyor. Annem dışında. Okula gitmediğim günler nasılsa annem hemen anlıyor, küçük elleriyle kulağımdan kavrıyor:
- Kestaneee, niye okula gitmedin yineee? Yine derdin neee? Bir daha istemem böyleee!
Cevap ver verebilirsen. Kulağıma kadar kızardığım annemin gözlerinden kaçmıyor tabi.
- Böyle kızarırsın işte diyor, annem.
- Bir daha gereksiz yere devamsızlık yaptığını görmeyeyim.
Okula gitmediğim günler daha mı haylaz oluyorum? Fazla mı koşuşturuyorum? Ortalardan mı kayboluyorum? Bende bir haller oluyor ki annem hemen fark ediyor.
Bir de kardeşim var benim. Adı Palamut. Görseniz o da çok sevimli. Birlikte çok güzel oyunlar oynuyoruz. Vaktin nasıl geçtiğini anlamıyoruz. Bir bakıyoruz akşam olmuş. Kuyruğumuz zil çalıyor sanki. Çok telâşlanıyoruz yani. Annemiz babamız yine merakta kalacak, yine bütün ormanı ayağa kaldıracak, diye.
Size anlatacağım çok şey var. Bir daha ki buluşmamıza kadar hepiniz hoşçakalın olur mu?
Ben tanıştığıma çok memnun oldum. Siz de memnun oldunuz mu?
Hadi hadi duydum sesinizi, siz de memnun oldunuz.
O zaman görüşürüz yine inşallah…