Ruhların Sahibi, Kur’ân’da, ruhun kendi emrinden olduğunu, hakkında insanoğluna az bilgi verildiğini1 beyan eder. Bize bildirilen “az bilgi” ve aklın-felsefenin ruhun ince hareketlerini tam kavrayamaması2, onu hiç anlayamayacağımız, terbiye edemeyeceğimiz anlamına gelmez. Son derece gelişmiş harika teknolojik cihazlara rağmen, gördüğümüz, dokunduğumuz ve laboratuarda inceleme imkânını bulduğumuz nesneler hakkında da fazla bir bilgiye sahip değiliz aslında.
Göremediğimiz elektriği pekâlâ üretiyor, kontrol ediyor ve binlerce işte kullanıyoruz. Atomlar, DNA’lar ve bedenimiz hakkında da bilmediklerimiz, bildiklerimizden yüzlerce kat fazla. Nerede kaldı esrarlı ve muamma yüklü bir cevher olan ruhu bütün incelikleriyle tam kavrayabilmek! Buradan, zaman ve mekânla kayıtlı olmayan metafizik âlemle irtibatlı olan ruhu, ancak sonsuzluk âleminde bütün cepheleriyle kavrayabileceğimiz anlamını çıkarabiliriz.
Ruh hakkında bize verilen “az bilgi” ile de onu kısmen anlayacak, duygularımızın fonksiyonlarını öğrenecek, terbiye edip geliştirecek seviyede bilgiye ve formüllere sahip olacağız. Ruhun özelliklerini, duygularımızın fonksiyonlarını anlayabilmek için, önce maddeyi ve onun tarlası olan esîri anlamalıyız. Kısaca tanımlarsak; mekânda yeri olan ve zamanla uyum sağlayan her şeye madde diyoruz. Diğer bir tabirle madde, mekândaki geometrik uyumdur. Einstein, “Madde enerji, enerji de maddedir” şeklinde tanımlar. Maddenin yapısı, gelişi, gidişi, doğuşu, boyu, eni vesâire, zaman ve mekânın mârifetiyledir. Madde aşılırsa; zaman, mekân ve madde ötesine geçilir.
Maddî yapısı olan, fakat gözle göremediğimiz küçük canlıları mikroskop denen âletle görürüz. Molekülü ise, bu cihazla da göremeyiz. Ancak, fizik, bir takım deney, tecrübe ve hesaplarla onu görür, “Molekül vardır!” der. Maddenin en küçük yapı taşı atom ve onun daha küçüğü elektron... Onun da küçüğünün boyu, 1 cm’nin milyarda birinin on binde biri. Fiziğe göre bundan daha küçük bir mesafe imkânsız. Ancak, mesafeleri daha da küçültüp, daha küçüğünün yokluğunu da hiçbir fizikçi iddia edemiyor. Buna göre, sıfır mesafeyle 10-13 cm arasında “Hilbert” ismiyle anılan ve maddenin sığmadığı bir boşluk var. Maddenin sığmadığı, teleskop ve ondan da hassas cihazların görmediği bu küçük mesafe, fizik olarak değil, matematik olarak vardır. İşte bu mekân, madde ötesi gayb âlemi neden olmasın. Ve burada da sayısız ruh çeşitleri olamaz mı?
Dipnotlar:
1. Kur’ân, İsrâ, 85.;
2. Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 121.
06.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|