Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Haziran 2006

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Unutkanlık nasıl nimet olur?



Yozgat’tan okuyucumuz: “Unutkanlık bir nimet midir, bir belâ mıdır?”

Unutkanlık, insanoğlunun önde gelen sıfatlarındandır. Yerinde kullanılırsa bazen bir nimete, bazen bir rahmete vesile olur. Yerinde kullanılmadığında bazen tehlike ve dalâlete vasıta olur; bazen de en hafif ifadeyle hastalıktan başka bir şey ifade etmez.

Her acımızı, her gün, ilk günkü tazeliğinde hatırlamış olsaydık, hayat çekilmez olurdu. Bu, sevinçlerimiz için de geçerlidir. Her gün yeni tecellîler, karşımızda boy gösterir ve biz dünü, önceki günü, daha önceki günü ve nihayet derece derece geçmişi unuturuz. Eskilerden iz kalmadan, her yeni günün kederini ve sevincini yaşayabilmemiz için unutkanlık bir rahmet ve nimet hükmündedir.

Unutmanın iki halini nazara veren Bedîüzzaman Hazretleri, bunlardan birinin “kemal hâli”, diğerinin de “dalâlet hâli” olduğunu beyan eder. İnsanın nisyandan alınması; insanın her an, her davranışında “unutkanlık hâline”, ya kemal şıkkıyla, ya da dalâlet şıkkıyla mübtelâ oluşundan kinayedir.

Saîd Nursî Hazretlerine göre unutkanlığın en kötüsü, iş, çalışmak ve hizmet esnasında nefsin unutulmasıdır. Yani nefsin tembelliğe temâyül göstermesi, hizmette kendini geri çekmesi, işte verimsizce oyalanması, tefekkürde malayani şeylere daha çok kayması, iş ve hizmet almak istememesidir. Nefsin, çalışmakta ve hizmette kendini unutması tam bir vahamet ve dalâlet hâlidir. Bunun için çalışmak “ibadet” hükmünde teşvik edilmiş, alın teri ile kazanılan şeyler helâl kılınmıştır. Kur’ân, “İnsan için çalıştığından başkası yoktur”1 âyetiyle nefsi tembelliğe ve kendini unutmaya karşı uyarmaktadır.

Hizmetlerde ön safta koştuktan sonra, neticede, ücrette ve mükâfatların dağıtımı esnasında nefsin unutulması ise unutkanlığın kemal hâlidir. Nitekim dalâlet ehli, kendisine bir iş veya ibadet teklif edildiğinde, başını havaya kaldırarak firavunlaşır. Fakat mükâfat ve menfaat dağıtımı esnasında bir zerreyi bile terk etmez. Ehl-i kemal ise, çalışmak, tefekkür, ibadet ve hizmet zamanlarında nefsini herkesten önce ileri atar. Fakat neticelerin alınması, fayda ve menfaatlerin temininde nefsini unutur, kendini en geride bırakır.2

Fatih’in cengâverlerinden Ulubatlı Hasan’ın, muhasara gecesinde hünkâr çadırına yaklaşarak, “Hünkârım, sizden bir ricam var. Yarınki hücumda ön safta bulunmak istiyorum. Oysa komutanım buna izin vermiyor. İlk hücum edenler arasında bulunamayacağım” diye sızlanarak, her hangi bir dünyevî menfaat aramaksızın hizmet ve mücâhede için ön safta bulunmak istemesi konumuza örnek teşkil etmektedir. “İyilik yap, at denize; balık bilmezse Hâlık bilir” atasözümüzü burada hatırlamalıyız.

Yani yeter ki Allah için iyilik yap, hayır yap, ibadet yap, güzel şeyler yap, salih amel işle… İnsanlar bilmese de önemli değil; Allah biliyor ya... O yeter. Allah onu yok saymaz, küçük görmez, unutmaz ve senin en muhtaç olduğun bir zamanda en güzel mükâfatla mükâfatlandırır. Öyleyse Allah için hizmette hep öne atılmaya çalışmalı.

Duâ

Ey tohumların ve meyvelerin Rabbi! Ey güllerin ve çiçeklerin Rabbi! Ey nehirlerin ve ağaçların Rabbi! Ey gecelerin ve gündüzlerin Rabbi! Arşının taşıyıcılarını, meleklerini, mahlûkâtını, peygamberlerini, evliyânı, bütün eserlerini, kâinâtın bütün zerrelerini şâhit tutuyoruz ki, Sen Alîm, Hakîm, Semî, Basîr, Ferd, Samed, Rahîm olan Allah’sın! En güzel isimler Senindir. Senden başka hiçbir İlâh yoktur! Mülk Sana mahsustur! Hamd Sana mahsustur! Senden mağfiret diliyor, Sana tövbe ediyoruz! Hatâlarımızı bağışla! Bizi kendine kul kabul eyle!

Âmîn... Âmîn... Âmîn...

Dipnotlar: 1- Necm Sûresi, 53/39

2- Mesnevî-i Nûriye, s. 201

06.06.2006

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.06.2006) - Zekât soruları

  (04.06.2006) - Şeytan içimize mi giriyor?

  (03.06.2006) - Din mi, milliyet mi üstündür?

  (02.06.2006) - Günah isteği nasıl sevaba dönüşüyor?

  (01.06.2006) - Allah için gıybet mi dediniz...

  (31.05.2006) - Kaza mı, sünnet mi?

  (30.05.2006) - Kısa cevaplar

  (29.05.2006) - Allah'tan neyi nasıl isteyelim?

  (28.05.2006) - Seher vakitlerinde gözyaşı dökmek

  (27.05.2006) - Muhtelif sorular

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Meryem TORTUK

  Metin KARABAŞOĞLU

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Raşit YÜCEL

  S. Bahaddin YAŞAR

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit ŞİMŞEK

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  Şaban DÖĞEN

 Son Dakika Haberleri
Kadın ve Aile Dergisi Çocuk Dergisi Gençlik Dergisi Fikir Dergisi
Ana Sayfa | Dünya | Haberler | Görüş | Lahika | Basından Seçmeler | Yazarlar
Copyright YeniAsya 2004