Ezanın bugünkü okuduğumuz kelimelerle emredilişine Abdullah bin Zeyd’in (a.s.m.) gördüğü bir rüya sebep olmuştu. Rüyasında ezanın kelimeleri bir bir öğretilmiş, ertesi sabah da Resûlullaha (a.s.m.) durumu anlatmıştı. Hz. Ömer de aynı rüyayı görmüştü.
Allah Resûlü (a.s.m.) ezan okuma işini Abdullah bin Zeyd’e değil de Hz. Bilâl’i çağırıp ona öğretip okumasını söylemişti. Abdullah bin Zeyd’e de, “Onun sesi senden daha gür ve etkilidir”1 buyurmuştu.
Resûlullah (a.s.m.) her işinde olduğu gibi burada da ihtisası gözetmiş, işin ehli olan Hz. Bilâl’a bu görevi yüklemişti.
Ezanla ilgili şu olay da Resûlullahın (a.s.m.) ihtisasa verdiği önemi gösteren güzel bir örnektir:
Huneyn Savaşı dönüşüydü. Mekkeli on kadar genç bir araya gelmiş, ordu mola verdiğinde Habeşli Bilâl (r.a.) tarafından ezan okunmaya başlanmış, daha İslâm kalplerine kökleşmemiş bu gençler Hz. Bilâl’i alaya alarak söylediklerini tekrar etmeye başlamışlardı. Ezan biter bitmez Allah Resûlü (a.s.m.), içlerinde güzel ve gür sesli biri var diye birkaç kişi gönderip onları alıp getirmelerini istemiş, onların yaptıkları bu saygısızlığı hiç yüzlerine vurmadan, “Sesi gür olan hanginiz?” diye sormuş, onlar da Ebû Mahzûre’yi göstermişlerdi. Allah Resûlü (a.s.m.) diğerlerini bırakıp Ebû Mahzûre’yi yanına almıştı.
Ebû Mahzûre gerçekten hoş, tatlı, güzel ve gür sesli birisiydi. Ama ezandan hoşlanmazdı, tanımadığı Resûlullah’tan da (a.s.m.). Allah Resûlü (a.s.m.) onu karşısına alıp ezan okumasını istedi. Ebû Mahzûre çaresizlik içinde ve isteksiz olarak ayağa kalktı, karşısında durdu. Ezanın kelimelerini bir bir öğretti Resûlullah (a.s.m.) ona. Ebû Mahzûre de ezanı sonuna kadar okudu. Resûl-i Ekrem (a.s.m.), Ebû Mahzûre’ye içerisinde bir miktar gümüş para bulunan bir kese verdi. Sonra da alnını ve göğsünü sıvazlayıp “Mübarek olsun!” dedi.
O âna kadar isteksiz olan Ebû Mahzûre o andan itibaren ezan okumaya iştiyak duyar hâle geldi ve Mekke’de ezan okumak için Resûlullahtan (a.s.m.) izin istedi. Resûlullah da (a.s.m.) izin verdi.
Ebû Mahzûre bütün bütün değişmişti artık. Allah Resûlüne (a.s.m.) karşı kin ve nefretle dolu iken, “O andan itibaren Resûlullaha kin ve nefretten hiçbir eser kalmadı, gönlüm ona sevgiyle dolup taştı” der. Sonra Mekke’ye gidip orada müezzinlik yapmaya başlar.1
Hicrî 59’da vefat edinceye kadar Mekke’de Mescid-i Haram’da müezzinlik yapan Ebû Mahzûre’nin bir kaç nesil oğulları ve torunları da burada müezzinlik yapmışlardı.
Dipnotlar:
1. Ebû Davud, Salât: 28; Tirmizî, Mevakit: 25; İbni Mace, Ezan: 1. 2. Müsned, 3:409.
06.06.2006
E-Posta:
[email protected]
|