Kamuoyu, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK) Başkanlığına seçilen ismi
‘sürpriz’ olarak değerlendirdi. 8 Aralık’ta süresi dolan Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in yerine, ODTÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan getirildi.
“Bir kısım çevreler” yeni YÖK Başkanı Özcan’ı ‘iş’iyle değil de her zaman yaptıkları gibi ‘eş’iyle değerlendirmenin peşinde. Yok, eşinin başı açıkmış, yok şöyleymiş, yok böyleymiş...
Tanıyanların beyanlarıyla yeni YÖK Başkanı Prof. Dr. Özcan, “sosyoloji çalışmaları yanı sıra, özgürlükçü düşünceleri ile de tanınıyor”muş. Yeni başkanın ‘sosyolog’ olması bir avantaj olabilir. Çünkü Türkiye’nin önünü tıkayan ve ufkunu karartan “başörtüsü yasağı” en başta sosyoloji ilmine aykırıdır. Yeni başkan, mesleğinin gereğini yerine getirdiği takdirde, mesele kalmaz denilebilir.
Tabiî ifade etmeye çalıştığımız husus, ‘uluslararası kabul görmüş değerler’dir. Görevi sona eren YÖK Başkanı da ‘hukukçu’ydu, ama yaptıları hukuk ve adalet ilminin ‘h’sine bile uymuyordu. Bu açıdan bakılınca, kişilerin sadece meslekleriyle değerlendirilmesi yanıltıcı olabilir.
YÖK denilince akla en önce ‘başörtüsü yasağı’nın gelmesi elbette hazindir. Oysa YÖK’ün ilk işi başörtüsü gibi konularla ilgilenmek değil, üniversitelerin devâsa problemlerini halletmek olmalıydı. Ancak geçmiş yıllarda tam aksi politikalar uygulanarak, sadece başörtüsü yasağını devam ettiriyor olmakla övünüldü. Böyle olunca da yeni başkanın bu konudaki icraatı merak konusu oldu. Elbette bu mes’ele sadece YÖK başkanının tavrına bağlı değildir. “Birleşik kaplar” misâli, hadiseyi etkileyen onlarca kişi ve kurum vardır. En başta hükûmetin kararlı tavrı ve özgürlüklerdeki ısrarı, sıkıntıları aşmada belirleyici olmalıdır.
Bazıları, başörtüsü yasağının sona ermesini devam eden ‘yeni anayasa’ hazırlıkları sonrasına bırakılması gerektiğini seslendiriyor. İlk bakışta haklı gibi görülen bu değerlendirme, netileri itibarıyla problemi çözmeye yetmez. Yönetmeliklerle ve keyfî olarak sürdürülen bir yasağın, anayasa konusu olması bile gereksiz. Madem ki yasak ‘yönetmelik’lerle sürdürülüyor, o halde yasağın kalkması da bu şekilde olabilir. Zaten hukukçuların da ifadesiyle yürürlükteki kanunlarda üniversite öğrencilerinin başörtülü olamayacağıyla ilgili bir madde yok. O halde, keyfî olarak; yorumlarla sürdürülen bu yasak kolaylıkla sona erdirilebilir.
Yasağın sona ermesi, üniversite eğitimindeki dertlerin sona ermesi açısında belki her şey değil; ama az şey de değil. Yasağın sona ermesini, diğer köklü değişiklikler takip etmeli ve insanları değerlendirme kriteri olarak ‘eş’leri değil, ‘iş’leri dikkate alınmalı.
YÖK Başkanlığına getirilen ‘sosyoloji profesörü’ bunu başarabilirse hem milletten, hem de öğrencilerden ‘duâ’ alır.
Kanunsuz yasak ilelebed devam edemeyeceğine göre, yeni başkanın ‘yasağı sona erdiren kişi’ olma imkânı vardır. İnşallah bu imkânı değerlendirir ve can yakan kanunsuz yasak sona erer.
12.12.2007
E-Posta:
[email protected]
|