Click Here!
      "Gerçekten" haber verir 06 Ocak 2008

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Süleyman KÖSMENE

Allah korkusu



Hakan Bey:

* "Allah korkusu nedir? Allah korkusunun ruhumuzdaki yansımaları nelerdir? İbadetleri Allah korkusuyla mı, Allah sevgisiyle mi yapmalıyız?"

Allah korkusu, Cenâb-ı Allah'ın İzzeti, Celâli, Kahrı, Adaleti ve Gazabına karşı ruhumuzda ve vicdanımızda duyduğumuz haşyet, havf ve korkuyu ifade eden asil ve soyut bir kavramdır. Bir büyük âmir karşısında ruhumuzda meydana gelen haşyet ve heyecanı belki çoğumuz hissetmişizdir. Kâinatın Sahibi ve Sultanı olan Cenâb-ı Hak da, ubudiyetimizin ve kulluğumuzun bir gereği olarak, Kendisine haşyet, havf, korku ve heyecanla yaklaşmaya ve yönelmeye,-tâbir câizse-herkesten ve her şeyden daha çok hak sahibidir. Çünkü Allah en büyüktür!

Allah korkusu ruhumuza özgü bir basîretin, bir ferâsetin, bir duyarlılığın, bir inceliğin ve bir uyanıklılığın ifadesidir. Allah'ın her an, her yerde, her halinde ve her işinde hazır ve nâzır olduğunu bilen bir kul, hata ve kusurlara karşı daha duyarlı olmaz mı? "Hata yapmaz!" demiyorum, diyemem; çünkü hatasız kul olmaz. Ancak hata ve kusurlara karşı içimizde taşıdığımız "sakınma duygusu", kalbimizdeki Allah korkusunun belirtisinden başka bir şey değildir. Ruhunda Allah korkusu taşıyan bir kul hatalara karşı daha dikkatlidir, daha basiretlidir, iradesine daha çok sahiptir, haddini daha çok bilendir, kendisine daha çok hâkim olandır! Bir başka ifadeyle Allah korkusu, ruhumuzda güzel ahlâkın ve huy güzelliğinin sigortası ve güvencesidir!

Allah korkusu ruhumuzu her türlü günahlardan arındırır. Allah korkusuyla akıtılan gözyaşını Cehennemin yakmayacağı; Allah korkusundan ağlayan kimsenin, sağılan süt memeye dönmedikçe ateşe girmeyeceği1; Allah korkusundan tenha yerlerde gözyaşı döken gencin Kıyamet Günü Allah'ın hususî himayesinde barınacağı2 müjdelerinin özünde, böyle bir arınma olgusu vardır. Nefsimizin kötü istek ve meyillerine karşı Allah korkusu, eşsiz bir kalkandır.

Başta ibadetler olmak üzere, hayat akışımızın her diliminde ve her saniyesinde ideâl olan, Allah korkusu ile Allah sevgisini ruhumuzda birleştirmemizdir. Yüreğimizde her an havf ile recâyı, yani korku ile ümidi bir arada barındırmalıyız. İbadetlerimizi Allah korkusu için de yapsak, Allah sevgisi için de yapsak-inşaallah-makbuldür. Yeter ki Allah için yapalım! Allah'tan başkası adına yapmayalım.

Yüreğimizdeki Allah korkusunun bizi Allah'ın şefkatine ve merhametine ulaştıracağında-inşaallah-hiç şüphe yoktur. "Rabb'ine karşı gelmekten korkan kimseye iki Cennet vardır!"3 âyeti bunu müjdeler. İnsanın fıtratına korku ve sevgi olmak üzere iki duygu yerleştirildiğini beyan eden Bediüzzaman Hazretleri, herkesin bu duygularını ister istemez ya yaratılmışlara, ya da Yaradan'a çevireceğini; yaratılmışlara çevirmesi halinde korkunun elemli bir belâ; sevginin de belâlı bir musibetten ibaret kalacağını kaydeder. "Çünkü" der Saîd Nursî, "Sen öylelerden korkarsın ki, sana merhamet etmez ve senin ricânı kabul etmez! Bu durumda korku, elemli bir belâdan ibaret olur!" Sevgide de aynı engel ve çaresizlik vardır. Çok şey vardır ki, sevgisi yolunda her şeyini feda eden insana asla dönüp bakmaz, asla karşılık vermez, asla merhamet etmez; hatta Allah'a ısmarladık bile demeden çekip gider! Gençliğin, malın, hayatın ve dünyan gibi! Bedîüzzaman Hazretlerine göre, madem ki yaratılmışlar böylesine vurdumduymazdır; insan, yüreğindeki korkusunu ve sevgisini öyle birisine yönlendirmelidir ki, korkusu lezzetli bir secdeye dönüşsün; sevgisi zilletsiz bir saadet olsun! Korkusuna karşı eşsiz bir mağfiret bulsun, sevgisine karşı benzersiz bir merhamet görsün!

İşte Yaradan'dan korkmak, O'nun şefkatine karşı yol bulup sığınmaktan ibarettir! Allah korkusu bir kamçıdır; kişiyi doğrudan Allah'ın rahmet kucağına atar! Allah'tan korkan, başka şeylerin gamlı, kasavetli, sıkıntılı ve belâlı korkularından kurtulmuş olur!

Allah korkusunda böylesine hadsiz bir lezzetin bulunduğu düşünülürse, Allah sevgisinin ne derece eşsiz, sonsuz ve ebedî bir lezzet ve saadetin kaynağı olduğu hesap edilmelidir.4

Dipnotlar:

1- R. Sâlihîn, 447

2- R. Sâlihîn, 448

3- Rahmân Sûresi, 55/46

4- Sözler, s. 322

06.01.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (05.01.2008) - Kısa... Kısa...

  (04.01.2008) - Kardeşlik ibadeti

  (03.01.2008) - Kâinatın nabzını tutan altı gün

  (02.01.2008) - Fal ve falcılık

  (01.01.2008) - İhlâs Sûresi

  (31.12.2007) - Sekine duâsı

  (30.12.2007) - Muhtelif cevaplar

  (29.12.2007) - Muhtelif cevaplar

  (28.12.2007) - Kısa kısa

  (27.12.2007) - Musibetler ve kader inancı

 

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hülya KARTAL

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Sami CEBECİ

  Sena DEMİR

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT


 Son Dakika Haberleri