Kanunsuz, ancak fiilî başörtüsü yasağını sona erdirmek için adım atılması, ‘baskı’cıların harekete geçmesine sebep oldu. “Yasak kalkarsa kargaşa ve kaos olur” diyenlerin yanıldığı daha ilk günden anlaşıldı. Çünkü başörtülü öğrencilerle başı örtülü olmayan öğrenciler okullarda ve sınıflarda kucaklaştı, kaynaştı.
İşte bu durum, ‘ifsat şebekeleri’ni rahatsız etti. Arzu ettikleri ‘kaos ve kargaşa’ yaşanmayınca, ‘olay’a bizzat el attılar ve bazı yerlerde başörtülü öğrencilere açıkça hakaret ederek milletin tahrik olmasına çalıştılar. Bu davranışın en bariz örneği, İstanbul’daki bir özel üniversitede yaşandı. Gazetelere de yansıyan haber ve fotoğraflar, kimin kime baskı uyguladığını gösteriyor. (Arzu edenler 28 Şubat 2008 tarihli Akşam ve 29 Şubat 2008 tarihli Taraf gazetelerine bakabilir...)
“Azgın azınlığın temsilcisi” bir grup tarafından sözlü ve fiilî saldırıya uğrayan başörtülü öğrenci, başı açık arkadaşlarının kendisine sahip çıktığını ve azgın grubun saldırısından koruduğunu söylemiş. (Zaman, 1 Mart 2008)
Bu bile, başı açık öğrencilerle başörtülü öğrenciler arasında hiçbir problem olmadığını gösteriyor. Asıl problem, umdukları ve bekledikleri ‘kaos’u göremeyenlerce çıkartılmak isteniyor.
“Dini bütün, samimî insanlar”ı rahatsız eden bu davranışlara engel olmak ve sebep olanlara kanun önünde hesap sormak da ‘yetkililer’in işi olsa gerek. Öğrenci dahi olmayan ‘kişi’lerin, üniversite bahçesine ya da önüne gidip başörtülü öğrencilere sataşması, onlara hakaret etmesi, fiilî ve sözlü tacizde bulunması açıkça tahrik değilse nedir? ‘İfsat şebekeleri’nin kurmak istediği bu tuzağa düşmemek için sabır gerekiyor.
Üniversiteler rahat bırakılsa ya da ‘ne yapılması gerektiği’ öğrencilere sorulsa mesele kalmayacak. Ama yasakçıların ‘genç’lere de güveni yok ki...
***
Medyaya teşhis
İlk toplantısı 15-16 Ocak 2008’de Madrid’de gerçekleştirilen “Medeniyetler İttifakı Projesi”nin tek ‘akademisyen’ Türk konuşmacısı Doç. Dr. Aslı Tunç, projeyi değerlendirirken medyanın tavrını eleştirmiş.
Aynı toplantının önümüzdeki yıl İstanbul’da yapılacağını hatırlatan Doç. Tunç, ‘Medeniyetler Buluşması’nın Türkiye medyası tarafından aktarılış biçimini şöyle değerlendirmiş: “Türk medyasını takip etmeye çalıştım. Durum hiç de iç açıcı değildi doğrusu. Ama bu zaten beklenmedik bir sonuç değil. Pek çok önemli oturuma Türk gazeteciler katılmadı. Varsa yoksa Tayyip Erdoğan’ın yapıp ettikleri. Ben yaygın medyada Kraliçe Nur’un zarafeti, Katar kraliçesinin güzelliği gibi haberler gördüm. Bunun ötesinde bir şey yoktu. Zaten gazetelerin ayırdığı yer çok azdı. İspanya basını Ban-Ki Moon’un konuşma metnini, bununla ilgili bir sürü analizi yayınladı. Hiçbirinde kraliçe fotoğrafı görmedim. Önümüzdeki sene bu buluşma İstanbul’da gerçekleşecek. En azından bu sebeple bile daha çok merak edilebilirdi gelişmeler.” (www. medyakronik.com)
İçerde ve dışarda yaşanan her hadiseye sadece ‘magazin’ gözüyle bakan medyanın hali maalesef bu...
03.03.2008
E-Posta:
[email protected]
|