"Gerçekten" haber verir 20 Temmuz 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

Suna DURMAZ

Amman izlenimleri-3 : Wihdaat mülteci kampı



İnsan herhangi bir olayı yaşamadan veya yerinde görmeden, olay hakkında yeterince sağlıklı bir değerlendirme yapamıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde meydana gelen harpler ve afetler dolayısıyla insanların perişan hallere düşmesine çokça ahhh!... çekmiş; vah!.. vah!. vah!... demişimdir. Ancak, bu perişanlığı bir kaç gün dahi olsa Marmara Depreminde bizzat yaşayınca, acı nedir anladım. Ölümle burun buruna gelmek, evin olduğu halde sokakta kalmak, su ve yiyecek almak için kuyruklarda beklemek, en basit hacetini gidermek için bir sürü insanla itişip kakışmak nedir gördüm.

Biraz farklı da olsa, Amman gezimde aynı şeyleri hissettim. Filistin mülteci kampını gidip yakından görünce, ekranda seyrederken hissettiklerimle, kampın ara sokaklarında gezerken hissettiklerim arasında çok fark olduğu ortaya çıktı. Onların buralara nasıl ve hangi şartlarda geldiklerini hayal ettim ve çok acı duydum.

Gönlüm bütün mülteci kamplarını ziyaret etmek istiyordu, ama oğlumun çok yoğun olması yüzünden sadece birini, Wihdaat mülteci kampını ziyaret etme imkânını yakalayabildim. Taksi şoförüne bizi Wihdaat’a götür deyince, “Bunların ne işi var Wihdaat’de!?” der gibi şöyle bir yüzümüze baktı. Neyse fazla aldırmadık biz ona.... Ürdünde tam 13 mülteci kampı var. Ve bu kamplarda 1.9 milyon mülteci yaşıyor. 1948 mültecileri Zerka, İrbid, el-Hüseyin, Madaba, Wihdaat kamplarında, 1967 mültecileri ise, Talbiya, Hıttın, Bakaa, Ceraş, Souf, Husun, Hinikeen, Hayy el-Amir’de yaşıyorlar.

Wihdaat mülteci kampı, Amman’a tahmin ettiğim kadarıyla 20-25 dakika uzaklıkta olup, 477 dönüm üzerine kurulmuş. Şoförümüz burada oturan mülteci sayısının 200 bin olduğunu söyledi, ama resmî verilere baktığımda bu sayının 44.395 olduğunu gördüm. Burada yaşayan Filistinliler 1948 mültecileri olup, kısa adı UNRWA olan Birleşmiş Milletler Mültecilere Yardım ve Yerleştirme Ajansı’na kayıtlılar. Ve bu ajansın sağlık ve eğitim gibi imkânlarından yararlanıyorlar.

Kampın ana caddeleri geniş sayılır; ancak çok kötü bir asfaltla kaplı. Ara sokaklar ise, yer yer basılmış toprak veya üzerine ince zift dökülmüş çakıl karışımı asfalttan ibaret. Bu sokakların kenarlarında felafil, hummus, müsebbaha, fette, full gibi yöresel yiyecekler satan minicik büfeler ve de ev araç - gereçleri, kıyafet, cd-kaset vs. satan dükkâncıklar var. Dükkâncıklar diyorum; çünkü o kadar küçükler ki, ancak dükkâncık kelimesi uygun düşüyor buralara. Dükkân sahipleri ise, kapı önlerine atmış oldukları iskemlelere oturmuş müşteri bekliyorlar.

Müşteri var mı diye bir göz gezdirdim; ne gezer, adeta sinek avlıyor esnaflar.

Bütün dünyada gittikçe yükselen pahalılık, buralarda daha fazla hissettiriyor kendini. Alım gücü kısıtlı olduğundan; insanlar, özellikle de gençler, bir aşağı bir yukarı volta atıyorlar sokaklarda... Bundan başka, atık suların ıslattığı çöpten çıkardığı kâğıtla uçurtma yapıp havalandırmaya çalışan çocuklar gördüm buralarda...

Neden başka bir oyuncak şey değil de, uçurtma yapıyorlardı acaba?!

Belki de uçurtma sadece bir semboldü. Özgürlüğün sembolü!

Özgür olmak ve göçmen kuşların sonunda vatana döndükleri gibi, onlar da vatana, Filistin’e dönmek istiyorlardı.

Bu yavrucakların dedeleri; vatanı terk etmek zorunda bırakıldıkları zaman, evlerinin anahtarlarını da beraberlerinde getirmişlerdi. Torunlarını herdaim kucaklarına alıp “Oğlum! İşte bu anahtar var ya, senin evinin anahtarıdır bu. Sakın kaybetme!

Zaman uzayıp, yıllar geçse de, orası senin; ve senin çocuklarının.

Altın kafese dahi koysalar seni, bir yolunu bulup mutlaka dönmelisin yavrum.

Ben dönemedim; sen dönmelisin, dönmeli..” diye vasiyet etmişlerdi onlara.

Ve bu çocuklar dede vasiyetini yerine getirmek için ahd etmişlerdi. Bir gün gelecek, mutlaka döneceklerdi vatana.

Bir de, saçlarını sarıya boyamış; ayağında hafif topuklu ayakkabısı, elinde ancak genç kızların taşıyabileceği kadar büyüklükte bir Çin malı çanta taşıyan bir kız gördüm bu çocukların yanından geçen. O da, isyankâr bir bakışla “Bu sıkıntıları küçük sırtım taşıyamıyor artık; büyümek, bir an önce büyümek istiyoruuum!” diye haykırıyordu sanki zalimlerin yüzüne.

Bu sokaklara bakan çoğu iki katlı sıra sıra evler vardı. Dış görünüşleri, bu evlerin ancak 40-50 metre olduğunu gösteriyordu. Bitişik denilebilecek kadar birbirlerine yakındılar. Bunların arasında da daracık geçitler uzuyordu. Şöyle göz ucu bir ölçme yaptım; genişliği ancak iki metre kadar idi.

Kaneviçe işli yöresel Filistin kıyafetleri üzerine beyaz tülbent örtmüş olan nineler, eşiklerin üzerine oturmuş sohbet ediyorlardı.

Sanki Kudüs’ü, Hayfa’yı, Yafa’yı, Tulkarim’i, Halil’i, Gazze’yi, Nablus’u....

Ve oralardaki güzel günlerini; gelin oldukları günü, tarlalarda, üzüm bağlarında, narenciye ve zeytin bahçelerinde çalışan eşlerine yemek götürmek için aşındırdıkları yolları, hepsinden ötesi, İslâmın ilk kıblesi olan Mescid’i Aksa’yı, orada teneffüs ettikleri manevî havayı anlatır gibiydiler birbirlerine!

Belki de, o korkunç Nakba (felâket) günlerini, “Bize birşeycik yapamazlar” diye fazla umursamadıkları Siyonistlerin, bir anda nasıl vahşileştiklerini, köylerinin basılıp yakılmasını, namus belâsı sırtlarında bebeleriyle ayaklarına dikenler bata bata canlarından değerli olan güzelim yurdu terk etmek zorunda kaldıkları o acı günleri anıyorlardı belki de. Kim bilir!?

20.07.2008

E-Posta:


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (20.07.2008) - Amman izlenimleri-3 : Wihdaat mülteci kampı

  (13.07.2008) - Amman izlenimleri (2)

  (13.07.2008) - Amman izlenimleri (2)

  (12.07.2008) - Amman izlenimleri

  (12.07.2008) - Amman izlenimleri

  (17.05.2008) - Batı-İsrail dostluğunun Protestan temeli

  (14.05.2008) - Filistin direniş şiirlerinden bir demet

  (28.07.2007) - Rikaz

  (25.07.2007) - Türkiye’yi tanıtmada dilin önemi

  (14.04.2007) - Kuveyt’in önemi

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdurrahman ŞEN

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Hüseyin YILMAZ

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Murat ÇİFTKAYA

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Nurettin HUYUT

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet Bayri FİDAN

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Serdar MURAT

  Suna DURMAZ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin Uçal ABDULLAH

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Zeynep GÜVENÇ

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır