"Gerçekten" haber verir 30 Ağustos 2008
Anasayfam Yap | Sık Kullanılanlara Ekle | Reklam | Künye | Abone Formu | İletişim
ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET ve ŞÛRÂDIR

Eski tarihli sayılar

Görüş, teklif ve
eleştirilerinizi
[email protected]
adresine bekliyoruz.
 

M. Ali KAYA

Feraset



Tutarlı ve basiretli hareket etme, istikamet ve hakta isabet etme ve bir şeyin mahiyetini görebilme özelliğine feraset denmektedir. Bir mü’min önceden bir işin mahiyetini ve içyüzünü görebilecek seviyeye gelmişse ona ferasetli denir.

Ferasetin kalpte bulunan iman nuru ile alâkası vardır. İnsanın feraset sahibi olabilmesi için kalbini art niyet ve peşin hükümlerden arındırması şarttır. Bununla beraber feraset delil, tecrübe, akıl ve fıtrata uygun geleceği okuyabilme özelliğidir. Bu özelliğe sahip olan bir “Mü’min bir delikten iki defa ısırılmaz.” (Buhari, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63) “Mü’min akıllı, zekî ve uyanıktır.” (Suyutî, Câmiu’s-Sağir, 2:571)

Geleceği kesin olarak elbette Allah bilir; ama akıllı bir insan geçmişin tecrübeleri ve kişilerle olaylar konusundaki bilgileri ile geleceği görebilir. Bu ise akıl, ilim ve kalbin müşterek faaliyetinin sonucudur.

İslâm bilginleri aklın tarifini yaparlarken “Geçmişten geleceği, olmuştan olacağı bilmek” demişlerdir. Geçmişin tecrübeleri, eşya ve olayların mahiyet ve özellikleri insan aklının önüne geniş bir kapı açarak gelecekle ilgili fikir verir. İnsanla ilgili bilgisi sayesinde şeytan meleklere “Yeryüzünde fitne çıkaracak ve kan dökecek olan insanı neden yaratıyor. Biz Allah’a ibadet için yeterli değil miyiz?” (Bakara, 2:30) diyerek vesvese vermişti. Bu şeytanın, insanın nefsini ve mahiyetini bilmesinden kaynaklanan geleceğe ait bilgisinden kaynaklanmaktaydı.

Yüce Allah, Kur’ân-ı Kerim’de “Ey İman endeler! Allah’tan korkarak hareket eder de takva dairesinde bulunursanız Allah size hakkı batıldan ve doğruyu eğriden ayıracak bir kabiliyet, bir nur verir” (Enfal, 8:29) buyurur. Peygamberimiz (asm) de “Mü’minin ferasetinden korkun, o Allah’ın nuru ile görür” (Tirmizî, Tefsir, 6) buyurarak, mü’minin Allah’ın kendisine verdiği kabiliyet ile geleceği göreceğini ve girift işlerin hakikatine erebileceğini ifade etmişlerdir.

Feraset iman nuru ile kâinata ve olaylara bakmak demektir. Yüce Allah, kâinattaki vahdaniyet delillerini sayarak bizlerin nazarına ve tefekkürümüze sunarken “Feraset sahipleri için elbette bunlarda ibretler ve deliller vardır” (Hicr, 15:75) buyurarak buna işaret eder. Feraset imandaki derinlik ve yakîn bilgisidir. Mutasavvıflar “İnsan haramlara gözünü, haram gıdaya ağzını ve midesini kapatır, şehevânî duygulardan uzaklaşır, içini iman ve marifetle, dışını sünnet-i seniyyeye uymakla terbiye ederse feraseten asla yanılmaz” demişlerdir.

Kur’ân-ı Kerim’de feraset sahiplerinden örnekler veren yüce Allah, temiz fıtratları, akılları ve bilgileri ile nasıl gerçeklere ulaştıkları konusunda firavunun karısı Hz. Âsiye’yi, Şuayb’ın kızını örnek gösterir. Firavunun karısı ve Hz. Şuayb’ın kızı her ikisi de Hz. Musa’yı keşfetmişlerdi. Aynı şekilde Hz. Hatice (ra), Peygamberimizin geleceğini keşfederek onunla evlenmişti.

Bediüzzman Said Nursî Hazretlerinin gelecek ile ilgili keşifleri ve keşfiyâtları, ferâsetin en güzel örnekleridir. Risâle-i Nurlarda bu konuda pek çok örnekler bulmak mümkündür. Bunların en meşhuru Şeyh Bahid Hazretlerinin de dikkatini çeken ve “Bediüzzaman” denmesine sebep olan geleceğe ait “Avrupa İslâm’a hamiledir, bir gün gelecek doğuracaktır. Osmanlı da Avrupa’ya hamiledir. Günü gelince doğuracaktır” ifadeleri Bediüzzaman’ın ferasetine en güzel örnektir.

Sonuç olarak “ehl-i iman ne kadar âmî ve cahil de olsa, aklı derk etmediği halde kalben ve ruhen” ferâset sahibidirler. (Mektubat, 2004, s.702) Kalben ve ruhen bazı şeyleri hissederler. Bu, mü’minlerin umumunda bulunan ferasetin gereğidir.

30.08.2008

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (29.08.2008) - Peygamberimizin (asm) dâvâsı

  (27.08.2008) - AHSEN-İ TAKVİM

  (21.08.2008) - Kardeşlik

  (14.08.2008) - AHDE VEFA

  (10.08.2008) - Âyet ve hadislerde şefaat

  (03.08.2008) - Kur’ân’ı akılla anlamak

  (04.07.2008) - Şeâir-i İslâmiye

  (12.06.2008) - Kavl-i leyyin

  (27.05.2008) - Yaratılışta israf yoktur

  (20.02.2008) - Siyasetin hedefi

 
GAZETE 1.SAYFA

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Davut ŞAHİN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  Kemal BENEK

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mahmut NEDİM

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Mustafa ÖZCAN

  Nejat EREN

  Nimetullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Raşit YÜCEL

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Site yöneticisi | Editör
Yeni Asya Gazetesi Gülbahar Cd. Günay Sk. No.4 Güneşli-İSTANBUL T:0212 655 88 59 F:0212 515 67 62 | © Copyright YeniAsya 2008.Tüm hakları Saklıdır