Risâle-i Nur’ların ekseri “Medrese-i Yusufiye” dediğimiz hapishane veya dışarıda onu andıran tarassudât ve tazyikatlar içinde yazılmış, rahat zamanlarda, rahat ortamlarda keyfilik içinde yazılmamış…
Acaba sadece onun için mi “Medrese-i Yusufiye” denmiş Nur Risâlelerine, Yusufî bir meslek taşıyor olmasın “verâset-i nübüvvet” bâbından bakınca?
Yusuf (as) iftira sonucu hapishaneye atılır, iki hapishane arkadaşının rüyasını te’vil eder, böylesi bir kabiliyeti olduğunu öğrenen Mısır Azizi rüyasını te’vili için onu sordurur, doğruluğuna kanaat getirince onu hapisten çıkartır… Kur’ânî ifadeyle “te’vilü’l-ehâdis”dir ona verilen nimet, hadiseleri te’vil etme, rüyaları yorma…
“Hakikatli bir rüya-i hayaliyede, harb-i umuminin beşinci senesinde, bir acib rüyada benden soruldu: ‘Müslümanlara gelen bu açlık, bu zayiat-ı mâliye ve meşakkat-i bedeniye nedendir?’”
Her asrın mebuslarının hazır bulunduğu mecliste, rüyadakiler, hayatta olana sorarlar bu müthiş suâli, cevapsa “te’vîlü’l-ehâdistir”.
“Cenâb-ı Hak bir kısım maldan onda bir veya bir kısım maldan kırkta bir, kendi verdiği malından birisini bizden istedi; tâ bize fukaraların duâlarını kazandırsın ve kin ve hasetlerini men etsin. Biz, hırsımız için tamahkârlık edip vermedik. Cenâb-ı Hak, müterakim zekâtını, kırkta otuz, onda sekizini aldı.”
Namaz ve oruç için de benzer bir yorum yapar; namazdaki lâkaytlıktan beş yıl cepheden cepheye koşmakla bir nev'î namaz kıldık, oruç tutmadığımız için beş yıl boyunca açlık çekmekle bir nev'î oruç tuttuk, şeklinde…
Bu pencereden oruç, namaz, zekât ve diğer farzları ciddiyetle yerine getirmemek ve büyük günahlardan yeterince kaçmamanın, nasıl neticeler verdiğini kendi şahsî hayatımızda ve geniş dairede ülke ve dünyada görmek mümkün… Başkaca kötü davranışların nasıl sonuçlar verdiğini, yaşıyor olduğumuz günleri anlama ve yakın geleceği görme bâbında önemli bir pencere “te’vilü’l-ehâdis”…
Medrese-i Yusufiye’den dağ yamacında seyrettiği sarıçiçekten nice esmâ talimi, nice tevhid delilleri çıkarır Risâle-i Nur’un birinci talebesi Bediüzzaman… Güneşe bakışı, ayı seyredişi, rüzgâra binişi, yağmur damlalarıyla yeryüzüne inişi, kısacası kâinatı seyredişi Kur’ânî nazar, Yusufî te’vil mesleğidir onun; Yusufî güzellikteki hayat öylesi bir bakışla mümkün olabileceğini göstermiştir, biz gaflet uykusunda gördüğü rüyayı uykuda intibah diye yoran nâimleri uyandırmak için…
Zihinleri gaflet hapsinde, duyguları tutuklu olanların gördüğü ne olabilir; karanlık, ümitsizlik, şuursuzluk, sebeplerce savrulma, birilerinden bir şeyler umma…
Ne dersiniz “Rüyada Bir Hitabe”yi ve Yusuf Sûresini bir daha okuyalım mı; adına kriz denen, bizi ve dünyayı saran mûsibetten ibret dersler çıkarmak için? Belki, uykunun en derin deminden uyanır da, kendi kalp ülkemizin azizi oluruz, iffet ve sabır kanatlarıyla…
11.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|