Yerinde ve zamanında atılmayan adımlarla maksada ulaşmak mümkün değil. Dünya ülkelerinin sanayileşme yoluyla ‘ileri’ye gittiği bir vakı’a. Ancak bunu yaparken ‘tarım’ı düşman olarak görmediler. Tarım ve sanayi arasında denge kurarak kalkınma yolunda yürüdüler.
Ülkemizin nisbeten ‘fakir’ kalması, büyük ölçüde tarımla uğraşmaya bağlandı. Her fırsatta tarımla uğraşan nüfusun fazla oluşundan şikâyet edildi. Zenginlik için sanayileşmek şart, ama tarımı da öldürmemek gerekir. Nitekim, düne kadar ‘tarımı unutun, yeni yolu tutun’ tavrı sergileyen IMF, şimdi “Türkiye’nin en avantajlı sektörünün tarım olduğunu” ifade etmeye başlamış.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, geçen hafta IMF heyetinin kendisini ziyaret ettiğini ve önümüzdeki dönemde Türkiye’nin en büyük avantajlı olduğu sektörün tarım sektörü olduğunu ifade ettiklerini kaydetmiş. Hisarcıklıoğlu, “İçimden güldüm. 2001’den bu tarafa bize ’Artık modası geçmiş olan sektörlerden, tarımdan ve tekstilden çıkın’ derken, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde avantajlı olduğu sektörün tarım olduğunu ifade etmeleri beni hayrete düşürdü” şeklinde konuşmuş. (Vatan, 8 Kasım 2008)
Tabiî önemli olan, sahip olduğumuz maddî ve manevî değerlerin farkına varmaktır. Elimizdeki değerlere sahip çıkmadıktan sonra yol almamız mümkün değil. Her türlü olumsuz şartlara rağmen tarım ve hayvancılık gibi avantajlara sahibiz. Fakat bu avantajlarımızın farkında değiliz. Elbette tarımı da, hayvancılığı da çağın şartlarına göre yapmak lâzım. Hiç kimse, ‘verimsiz tarım yapalım, süt vermeyen hayvanları besleyelim’ demiyor. Aksine tarımı da, hayvancılığı da en iyi şekilde, en verimli metodla yapmak lâzım.
Her şeyde olduğu gibi bu konularda da ‘moda’ya kapılmamak gerek. “Tarım kötü, hayvancılık kötü” diyenler; bir zaman sonra çareyi bu sektörlerde görüyor. O halde tarım, hayvancılık ve sanayi sektörü arasında iyi bir denge kurmak ve bunu sürdürebilmek gerek.
Son yıllarda ‘ekolojik tarım’ cazip hale geldi. Sun’î gübreyle büyütülen tarım ürünlerinin yerine, tabiî gübrelerle yetiştirilen ürünler tercih ediliyor. Türkiye bu noktada avantajlı. Çünkü ‘fakir’liği sebebiyle geçmiş yıllarda fazla miktarda gübre temin edip toprağı ‘kir’letemedi. Temiz, bakir ve verimli topraklara sahibiz. Aynı şekilde; tarlalarımız ve yaylalarımız da kirlenmemiş sayılır. Yeni dönemde bunlardan istifade edebilirsek, geçmiş dönem zararlarımızı da bir anlamda telâfi etmiş oluruz.
Dünya âlem; tarım yapabilmek için bir avuç toprağa muhtaçken, bizim verimli ovalarımızın öksüz kalması kabul edilebilir mi? Tarım ve hayvancılık uygun projelerle planlanır ve desteklenirse; bilhassa büyük şehirlerimizin problemi olarak karşımızda duran ‘göç’ konusunu da çözebiliriz. Tarım ve hayvancılıkla uğraşıp, geçimini temin edebilenler, her türlü sıkıntı ve zorluğu göze alıp büyük şehirlere göç eder mi?
Elbette bunun için terörün önlenmesi de şart...
11.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|