Hak, hukuk ve adalet gibi kavramların çoğu kez otoriter eğilimlere kurban edildiği bir geleneğin içinde yaşıyoruz. Otoriter yapıların kendi varlıklarını devam ettirebilmek ya da kendi yanlışlarını örtbas edebilmek için arada bir kükremeleri, “doğru” algısını kendi anlayışlarına göre şekillendirerek başkalarına dayatmaları aşina olduğumuz bir hal artık. İşin garip tarafı bu otoriteryen yaklaşımlara sivil yapının temsilcisi durumundaki siyasetin de yaslanmış olmasıdır. Başbakan’ın son çıkışmaları bunu açıkça gözler önüne seriyor.
Birçok alanda kötü sinyaller veren, iyi yönetilmediği izlenimi uyandıran ülkemizin bugünkü durumu ile ilgili iç basında yapılan yorumlar, ülkeyi yönetenlerin çizdiği pembe tablolar doğrultusunda değilse bir kıymet ifade etmiyor. Elit askerî-sivil bürokrasinin istediği tarzda gidişatı yorumlayamıyorsanız, en hafif ifadeyle, Fehmi Koru olayında olduğu gibi fırçalara hazırlıklı olmalısınız. Fehmi Koru ki, bir zamanlar iktidarın fikir babası olarak iktidarı yönlendiren kişi olarak lanse edilir, Başbakan’la aralarından su sızmadığından bahsedilirdi. Son Deniz Feneri olayında küresel güçlerin AKP’nin önüne geçme çabalarından bahsederek iktidarı korumaya çalışan aynı Fehmi Koru’nun televizyonların önünde Başbakan’dan fırça yemesi ikbalperestler âlemi için pek de şaşırtıcı bir durum değildir.
Başbakan fırçalıyor, haksızca eleştirildiğini düşünüyor. Başbakan, 2002’deki sivilleşme demokratikleşme, şeffaflaşma mesajları veren, gücünü milletten alan, 22 Temmuz’dan da güçlenerek çıkan ve bu mesajlarını güçlü bir şekilde yineleyen AKP’nin 2008’deki sözlerini tutamamış, sivil anayasayı rafa kaldırmış, teröre çare bulamamış devletçi, daha içe kapanık AKP ile karşılaştırılmasından rahatsızlık duyuyor. Bu fotoğrafın irdelenmesini istemiyor. Fehmi Koru’nun İktidar Partisi için Obama Bush benzetmeleri ile yaptığı eleştirisinin sert bir şekilde karşılık görmesi; verilen sözlerin tutulamamasının ortaya çıkardığı psikolojik ezikliğin eseri olarak karşımıza çıkıyor. Başbakan biraz daha sesini yükselterek “Biz ne Obama’yız ne Bush’uz; biz biziz” diyor. Doğru söze ne denir!
Obama’nın ülkesinde Başkanlar yazdıklarından ötürü açıkça bir gazeteciyi fırçalayamazlar, fikirlerinden ötürü ona hor gözle bakamazlar. Orada isteyen istediği gibi düşünür, isteyen istediği gibi giyinir. Özgürlük düşüncesi orada sözde değil, özdedir. Orada insana değer verilir, düşünceye değer biçilir. Kararlar sivil siyasetten çıkar. Orada askerî cenah zırt pırt herkesi doğru yerde olmaya dâvet edemez, “hizaya gel” projeleri üretemez. Terör bahanesine dayalı demokratikleşme çabalarını sindirme taarruzları, “demokrasi götürme” yalanları ile toprak işgalleri ve hak ihlâlleri, kavgacı görüntüler, suçlamalar Bush’a yakışan hallerdir. Obama’nın ülkesinde siyaset kurumu, yapılan yanlışların hesabını sorar, yanlış yapanların cazgırlığına boyun eğmez. Obama’nın ülkesinde “hak” arayışları ötelenmez, başkalarının belirlediği bir doğru yer ve zamana göre demokrasi ertelenmez, orada demokrasi şovları yapılmaz, demokrasi uygulanır. Obama’nın ülkesinde devlet “güç” olarak değil, “hukuk” olarak algılanır. Hukuktan sapmalar orada iktidar değişikliklerine yol açar.
Devleti “güç” ile eşdeğer olarak algılama, devlete bir kudsiyet atfetme bize özgüdür. Bu kutsayışa bağlı olarak bir hukuk devletinde olması gereken “hesap sorma, hakkı arama, hakkı teslim etme, haklının yanında olma” gibi olguların önüne geçmek, bu tür arayışları tahkir etmek de yine bize özgüdür. Evlât acısıyla yüreği yanan ve bu yangınla bir şeylerin hesabını sormaya kalkışan şehit ana-babalarını anlayamamak da bizim işimizdir. Sınırlarımız ihlâl edilirken golf oynamak bizim paşamıza yakışır. Kızlarımızın saçlarını rejim meselesi haline getirmekle biz bize benzeriz. Şemdinli’deki gibi bir kitapçıya bomba atan suçlulara otuz dokuz yıl gibi bir mahkûmiyet kararı veren sivil mahkemeyle aynı bombacı “iyi çocuklar”ı temize çıkaran askerî mahkemeler de yalnız kendimize benzediğimizin ifadesidir. Sivilleşme, demokratikleşme, insan hakları, hak-hukuk tanımlamaları da bizim lûgatımıza göredir. Obamalık bize sökmez; biz Obamaları asarız. Hasılı, biz farklıyız; biz hiç kimseye benzemeyiz, vesselâm.
11.11.2008
E-Posta:
[email protected]
|