09 Eylül 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Fidye nedir? Kimler verir?


A+ | A-

Abdulmuhsin Bey: “Ramazan orucunu tutmakta zorlanan, sonra da tutamayacak kadar yaşlı olan birisi tutamadığı günleri nasıl telâfi eder?”

İslâmiyet kolaylık ve rahmet dinidir. İslâm dinini gönderen Allah ü Zülcelâl Hazretleri kolaylıktan başka bir şey emretmemiş, İslâm dinini bizzat yaşayarak bize tebliğ eden Allah Resûlü (asm) kolaylıktan başka bir şey yaşamamış ve tebliğ etmemiştir.

Mübarek Ramazan ayında herkes orucun hadsiz hudutsuz sevabına gark olurken, sağlıkla ilgili problemlerimiz sebebiyle biz, bu ayın yüksek sevabını orucumuzla talep etmeye güç yetiremeyebiliriz. Hiç gam ve keder yok. Orucumuzla bu ayın sevabına erişemez isek, niyetimizle ve fidyelerimizle erişmemiz İnşallah mümkündür.

Şüphesiz, bu aydaki orucu hastalığı veya şiddetli zafiyeti sebebiyle tutmaya güç yetiremeyenler için de bu rahmet kapısı kapanmış değildir. Rahmetin onları dışarıda bırakması düşünülebilir mi? Bu din eksiksiz herkesi kâmilen kucaklamıştır. Oruç tutmaya güç ve takati olmayan, fakat acziyeti ve zafiyeti ile yalnız Allah’ın dergâhına sığınan, yalnız Allah’tan isteyen, yalnız Allah’tan uman, yalnız Allah’tan bekleyen hastaların ve yaşlıların rahmetin dışında kalmasına Rahman-ı Rahîm hiç razı olur mu?

İşte, Ramazan ayında oruç tutmaya güç yetiremeyen ve her geçen gün bünyesi zafiyete uğrayan güçsüz, zayıf, yaşlı ve hastaların bu ibadetin sevabından mahrum kalmamaları ve oruç farizasını yerine getirmiş sayılmaları için dinimizde kolaylıklar getirilmiştir.

İyileşinceye kadar oruçtan muafiyet şeklinde tezahür eden kolaylıktan sonra, hastanın iyileşmemesi ve hastalığının artması, ilerlemesi ve sıhhate kavuşmaması gibi devam eden sağlık problemleri karşısında dinimiz tekrar şefkat kucağını açmış ve onları yeni bir çözümle tekrar kucaklamıştır.

Hiç şüphesiz bu şefkat doğrudan Rabbimizden gelerek, fakirlere dönük bir hibe mahiyetinde tecelli etmiştir. Kur’ân’da Cenâb-ı Hakkın, “Oruca dayanamayanlar bir düşkünü doyuracak kadar fidye verirler.”1 emri bu kolaylığı ilân eder.

Demek, güçsüzlükleri, acizlikleri, hastalıkları, ihtiyarlıkları ve sair olumsuz halleri dolayısıyla oruç tutamayanlar, oruç tutamadıkları gün sayısınca, her güne bir fidye vermek suretiyle bu ibadeti yapmış sayılacaklardır.

Fidye miktarı, her bir oruç günü için bir fakiri bir günlük (iki öğün) doyuracak kadar para veya belirli miktarlardaki gıda maddelerinden oluşur. Bir fidye miktarı, bir fitre miktarına eşittir: Buğdaydan yarım sa’; arpa, hurma ve kuru üzümden bir sa’dır. Sa’ bir hacim ölçüsü birimidir ve bir sa’ yaklaşık 2.75 litredir; bu da yaklaşık 3 kilograma denk düşmektedir. Bu rakamları günümüze aktaracak olursak, bir fitre ortalama altı liraya denk düşmektedir. Bir fidye de asgarî altı lira üzerinden verilebilir. Bu miktar, kişinin imkân ve el genişliği ile doğru orantılı olarak arttırılabilir.

Fidyenin Ramazanın içinde verilmesi Ramazan ayının hürmet ve bereketine daha uygun düşmektedir. Fakat iyileşme umudu bulunan hastalar fidye vermek için acele etmeyebilirler. Çünkü hastalar iyileştikleri zaman, daha önce verdikleri fidyeye bakmadan tutamadıkları oruçları tutmakla mükellef bulunmaktadırlar.

Sağlıklarında fidyelerini kendileri ödeyemeyenler, öldükten sonra fidyelerinin ödenmesini vasiyet edebilirler. Böyle bir vasiyetin bulunması halinde, geride bıraktığı malın üçte biri fidyeyi ödemeye yeterli ise mirasçılarının bu bedeli ödemeleri vacip olur.

Vasiyeti yoksa veya malının üçte biri fidyenin ödenmesine yeterli değilse, mirasçılarının sırf hayır ve fazilet olarak bu fidyeyi kendi mallarından kendi rızaları ile ödemelerinin makbule geçen bir davranış olacağı muhakkaktır.

Fidye ödeyebilecek kadar malî güce ve imkâna sahip bulunmayanlardan bu yükümlülük ölümle birlikte düşer. Ancak ölene kadar bu fidyeyi ödeme gayreti içinde olmaları gerekir.

Güç yetiremediğimiz ibadetler için bize çözüm içinde çözüm sunan Hâlık-ı Rabb-i Rahîm’e sonsuz şükürler olsun.

Dipnot:

1. Bakara, 2/184.

09.09.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (08.09.2009) - Fıtır sadakası ve hükmü

  (06.09.2009) - Malî kayıplar, zekât yerine geçer mi?

  (05.09.2009) - Veren el olmanın fazileti - 2

  (04.09.2009) - Veren el olmanın fazileti - 1

  (03.09.2009) - Toplu paranın zekâtı

  (02.09.2009) - Zekât ve nefis terbiyesi

  (01.09.2009) - Zekât ve şefkat

  (31.08.2009) - Malın kirli yüzü - 2

  (30.08.2009) - Malın kirli yüzü - 1

  (29.08.2009) - Malın şükrü ve zekât emri

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.