18 Kasım 2009 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

M. Latif SALİHOĞLU

Dersim, âh Dersim!


A+ | A-

Hemen başta ifade edelim ki, kendim, Ehl–i Beyt muhabbetine bütün içtenliğiyle bağlı bir "Sünnî Müslüman"ım.

Yani, Şiî ya da Alevî değilim.

Ayrıca, Dersimli (Tunceli) de değilim.

Ama, Dersimli Alevî kardeşlerimin hasseten 1937–38 yıllarında yaşamış oldukları o dayanılmaz elem ve ıztırabı ruhumda ve vicdanımda en tesirli bir şekilde hissediyorum. Bu hissiyatımızı da, yıllardır hemen her vesileyle tekrar be–tekrar ifade edegeldik.

Şimdi, CHP'li Onur Öymen'in fâhiş hatası sebebiyle yeniden açılan bu yaranın acısını onlarla bir kez daha paylaşıyor ve Allah bir daha öylesi günleri hiçbirimize yaşatmasın diye duâ ediyoruz.

Ayrıca, Alevî kardeşlerimize de birkaç noktayı hatırlatarak, yakın tarihin sayfaları arasında kısa bir gezintiye çıkalım.

1) 1937'deki "Dersim katliâmı"nın Sünnîlikle ve hatta Müslümanlıkla hiçbir alâkası yoktur. Kat'iyen bilin ki, Sünnî kardeşleriniz bu meselede hep sizin yanınızda olmuştur, olmaya da devam edecektir. (Aşağıda Said Nursî ile bağlantılı hatıra notlarına dikkatlice bakınız.)

2) Size o zulmü revâ gören CHP hükûmetidir ve o dönemin tek parti zihniyetidir. Ama aynı zihniyet, size sanki Sünnîlik adına zulmedilmiş gibi bir düşünce ve mânâyı hep empoze edegeldi. Bu sebeple, sizi Sünnîlere düşman etmeye çalışanlar oldu. Bu ise, Sünnîlere yönelik dehşetli bir isnat ve iftiraydı. Katmerli bir zulümdü.

3) Öyle sinsi bir zihniyetle muhatap oldunuz ki, önce sizin canınızı incitti, sonra da hem devlete, hem de millet ekseriyetine düşman bir hale getirmeye çalıştı. 1950'den sonra da, size bir oy deposu nazarıyla baktı. Ne yazık ki, siz de ya korkudan, ya da desiselerine aldanarak o zihniyete siyaseten olsun elli sene müddetle destek verdiniz. Artık bundan vazgeçmelisiniz ki, o zihniyeti hep birlikte tarih mezarlığına gönderme imkânı, fırsatı doğsun.

4) Başınıza vaktiyle gelmiş olan o dehşetli hadisenin sebebini de, mahiyetini ve gelişme seyrini de, inanın detayına varıncaya kadar biliyoruz. Ama, orada sergilenen vahşeti ve yıllar yılı çekilen acıyı tarif edecek kelime ve tâbiri bulmakta büyük müşkilât çekiyoruz. Bunu da bilesiniz diye yazıyoruz.

Şahitlerin dilinden

Bugünkü neslin çoğu bilmez "Dersim hadisesi"nin ne olduğunu. Ama, yakın tarihin bu acı sayfasını doğru şekilde bilmeleri lâzım.

1937'de Dersim ve çevresinde neler olup bittiğini, biz önce o dönemin şahidi olmuş zatlardan dinledik.

1974'te lise son sınıf talebesiyken Elaziz'de ziyaretine gittiğimiz emekli Albay Hulusî Yahyagil, Dersim hadisesinin en canlı şahidiydi. Aynı zamanda tarihi doğru konuşturan, imanlı, insaflı, vicdanlı bir şahit idi.

Sonradan Son Şahitler (Cilt–1/328) isimli eserde de kayda geçen konuyla ilgili hatırasının bir kısmı şöyledir:

"Ben Elaziz'de (Elazığ) tabur komutanlığı yapıyordum. 1937–38 Dersim İsyanı'nın sebep olduğu fâcia neticelenmek üzereydi. Bizi de isyanı önlemeye ve bastırmaya memur ettiler. İsyan dedikleri şey de, bazı dağ köylerinin o yıl vergi vermeme meselesi idi. Aslında hadise basitti. Fakat nedense onu büyüttüler ve umumileştirdiler.

Bize verilen emir ise tek kelime idi: İmha!.. 'Canlı tek bir insan bırakılmayacak: Genç–ihtiyar, çocuk–kadın, vesaire...'

Gerçi operasyon bölgesindekilerin çoğu Rafızî idi. Ama yine de bizim vatandaşımız idiler. O tarz muamele ile o insanlar salâh mı bulacaklardı? Ben kıta komutanı idim. En çetin ve zor vazifeyi de bize vermişlerdi. 'Sen piyadesin, seni topla da takviye etmek gerekir' dediler.

Müthiş bir hüzün ve ıztırap içinde idim. Hz. Üstad benim bu hüznümü hissetmiş. Bu durumu kendisine yazıp soramadım. Nasıl yazabilirdim! Bu ıztırabımı kâğıda nasıl dökebilirdim! Tam merhum pederimle vedalaştım. Hayvana bindim gidiyordum. Bir de baktım, hizmet eri koşarak geldi. Elime bir mektup verdi. Mektubu açtım. Mektubu Üstad Kastamonu’dan Ürgüp Müftüsü olan kardeşi Abdülmecid vasıtasiyle gönderiyordu.

Kastamonu Lâhikası'nın başlarında (s. 14) bulunan mektupta, Üstad Bediüzzaman'ın şu ifadeleri yer alıyordu: ‘Hulusi’nin bir gailesi var, diye hissediyorum. Merak etmesin. Risâle–i Nur’un şâkirdlerine inãyet ve rahmet, nezaret ve himãyet ederler. Dünyanın meşakketleri mãdem sevap verir, geçerler; o musibetlere karşı sabır sabır içinde, şükür ile, metanetle mukabele edilmek gerekir. Hem o, hem sizler, bütün dualarımda ve kazançlarımda benimle berabersiniz.’

Hulusî Bey, neticeyi şöyle anlatır: “Az sonra isyan olan bölgeye gittik. Döndük dolaştık. O bölgeyi terk etmişler, dağlara mağaralara çekilmişler. Rahmet–i İlâhiye yardımımıza yetişti. Elimizi kirletmeden ve kana bulaştırmadan bizi kurtardı.”

* * *

Benzer bir hatıra da, "Bediüzzaman Said Nursî, Mufassal Tarihçe–i Hayatı" isimli eserde (s. 1134), Malatyalı emekli Yüzbaşı Şevki Beyin dilinden şu şekilde naklediliyor: "Dersim'de isyan eden bazı insanlarla askerler harp ederken, isyancılar yavaş yavaş çekilip dağın zirvesine doğru gitmişler. Bizim askerler onlara ulaşamıyor ve bir şey yapamıyordu. Bu defa gelen emirler mucibince, geri dönüp masum çoluk–çocuk, ihtiyar demeden katletmeye başlamışlar. Hatta hınçlarını alamayarak, bazı taburlar topladıkları çoluk–çocuk, kadın–ihtiyar, bîgünah masumları büyük avlulu surlu bir evin içine doldurmuşlar ve tenekeyla gazyağı döküp bunları ateşe vermişlerdi. Bu ateş içinde yükselen feryatlar ve çığlıklar ortasından, bir kadın kucağındaki bebeğini ateşte yanmaması için surun üstünden dışarıya fırlatmış. Fakat bir yüzbaşı o bebeği süngüleyerek, süngü ile tekrar surun üstünden ateşin ortasına atmıştı. Gözümle gördüm."

* * *

Evet, 1937–38'de Dersim ve çevresinde yaşananlar, tam anlamıyla bir insanlık dramıydı. Ayrıca, insanlık adına utanç verici şeyler sahnelenmişti.

Hatıra notlarında anlatılanlar doğrudur. Asla abartılı değildir. Daha sonraki araştırmalarımızda ve dinlediğimiz birçok canlı şahidin anlattıklarında, aynı gerçeklerin izini, yüzünü gördük.

Şimdi, o vahşi zihniyeti tarih çöplüğüne göndermeye iyi bir fırsat doğdu. Yeni mâsum canlar yakmadan, hukuk ve demokrasi içinde kalarak, herkesin üzerine düşen yapmasını diliyor ve bekliyoruz.

18.11.2009

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Yazıcıya uyarla  Arkadaşıma gönder  Geri


Önceki Yazıları

  (17.11.2009) - Muhalifleri biçme siyaseti

  (16.11.2009) - Siyasette misyon ve şahıs faktörü

  (14.11.2009) - Şeflik devrinin "Dersim Kànunu"

  (12.11.2009) - Diriliş örnekleri

  (11.11.2009) - Kitle/merkez partileri

  (10.11.2009) - Demokratlık sağcılık mı?

  (09.11.2009) - De Gaulle'ün çıkışı, dönüşü ve gidişi

  (07.11.2009) - Vicdanımız rahat mı?

  (05.11.2009) - İnna lillâh...

  (02.11.2009) - Cuntayı ihbar cezası (2)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Atike ÖZER

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Gazetemiz İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular’ın STV Haber’deki programını izlemek için tıklayın.
Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu
Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.