Cevher İLHAN |
|
Amerika ziyaretinden kalanlar (2) |
Türkiye’nin ABD ile reel-politiği örtüşmüyor… Başbakan Erdoğan’ın Amerika ziyaretinde ortaya çıkan bir diğer husus, Obama döneminde de ABD’nin başta Irak ve Afganistan işgali, İran’a karşı tutumunda Bush’tan kalma politikanın devam ediyor olması. Nobel Komitesi’nin kendisi de şaşırtan “dokuz aylık icraatı”na verdiği Oslo’daki “2009 Nobel Barış Ödülü” töreninde Obama’nın, açık açık bu ödülü “dünyanın en büyük silâh gücünü kullanan ülkenin başkanı” olmasına bağlayıp “savaşın gereği”nden söz etmesi, düşündürücü. “Savaşın mantığını anlamıyorum” diyen Obama, aynen Bush gibi bir taraftan “çocukların öldürülmesi”ni kınarken, diğer yandan çocukların, kadınların, yaşlıların büyük yekûn teşkil ettikleri iki milyona yakın masum sivilin katledildiği Irak işgalini savunması, yüz binlerce insanın öldürüldüğü Afganistan istilâsını sürdürmesi yaman çelişkisi ortada. Erdoğan-Obama görüşmesinde Türkiye ve ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da ve bölgede birlikte hareket etmesi, “2011’de de her türlü müşterek çalışma kararı”nın alınması, oldukça çarpıcı. Buna rağmen, Beyaz Saray’ın AKP hükümetinin Meclis’i by pass ederek Irak işgalcisi conilere havaalanları, limanları, üsleri açarak verdiği geniş lojistik destekle yetinmiyor; daha fazlasını istiyor…
ABD’NİN PERSPEKTİFİ TÜRKİYE’NİN ZIDDINA… Oysa ABD’nin destek istediği işgal politikaları iflâs etmiş. “Demokrasi getirmek ve özgürleştirmek” vaadiyle işgal ettiği Irak’ta her gün onlarca Iraklı öldürülüyor. Bir buçuk ay önce katliâm gibi saldırıda 155 Iraklı can verdi, 500 kişi yaralandı. Erdoğan’ın Beyaz Saray’da Obama ile görüştüğü günde, Bağdat’ta beş dakika içinde meydana gelen beş patlamanın bilânçosu, 127 ölü, 450 yaralı… Keza Afganistan’da Amerikan askerlerince düzenlenen hava bombardımanda 30 sivilin öldürülmesinin ardından “NATO gücü”nün Lehman vilâyetindeki saldırıda 12 kişi öldürüldü. Pakistan’daki bombalamalarda ise 40’tan fazla insan katledildi. Ve Erdoğan’ın Beyaz Saray’da Obama ile “teröre karşı ortak ahdi”ni yenildiği, Tokat-Reşadiye’de 7 askerin pusuya düşürülerek katledildiği saatlerde, Ankara’daki Amerikan Büyükelçiliği Siyasî İşler Danışmanı, 40 bin insanı katleden terör örgütü ile ilişkisi ve işbirliği Mahkeme önünde olan DTP’nin Washington’da büro açmasına dair Amerikan Adalet Bakanlığı’nın “izin belgesi”ni partinin genel merkezine iletmesi, yeni Amerikan yönetiminin “terörle mücadele”deki “samimiyetsizliği”nin bâriz belgesi oldu. Kontrolündeki Kandil’de yuvalanan terör örgütünü tasfiyeye yönelik en ufak bir adım atmayan, Kuzey Irak’ta cirit atan terörist elebaşlarını teslim etmeyen ABD’nin hâlâ “Irak’ta işbirliği”nden dem vurması, doğrusu “zalimlerin satranç oyunu” uluslar arası politikanın çok yüzlülüğünü ve gaddarlığını bir defa daha ortaya çıkarmakta. Görünen o ki Türkiye ile ABD arasında, Erdoğan’ın ısrarlı telâffuz ettiği “stratejik müttefikliğin” hiçbir gereği yerine getirilmiş değil. Zira “stratejik müttefiklik”, politika ve çıkarların örtüşmesini gerektirdiği halde, Washington ve Ankara’nın perspektifi örtüşmüyor. Irak’ın işgali bunun açık örneği. İki milyon insanın katledildiği, milyonlarca Iraklı’nın perişan edildiği, göçe zorlandığı istilâda, Washington’un emr-i vakileriyle Ankara’nın kırmızı çizgileri fütursuzca çiğneniyor. Türkiye’nin Müslüman komşu ülkeye karşı okyanuslar ötesinden gelen ABD’ye verdiği desteğe mukabil, Obama yönetimi de Bush yönetimi gibi, Irak’ı üçe bölen ve toprak bütünlüğünü parçalayan “proje”yi sürdürüyor. Öncelikle Irak’ın kuzeyinin Bağdat’tan koparılıp uydusu haline getirmeye çalışıyor. Türkiye’nin Kandil’de ve Kuzey Irak’ta yuvalanan terör örgütünün tasfiyesine yanaşmıyor.
BU NASIL “STRATEJİK MÜTTEFİKLİK” VE “MODEL ORTAKLIK”? 800 bin nüfustan 500 bini Türkmen ve geri kalanı Arap ve diğer unsurlardan olan Kerkük’e göç ve hileyle 700 bin peşmergeyi yığıp demografik yapısının değiştirilmesini resmen himaye eden Amerikan işgal güçleri, şimdi de Barzani’nin isteğiyle şehrin statüsünün değiştirilmesi ve Kuzey Irak’a bağlanması kumpasının içinde. Bağdat’taki Amerikan Elçisi, Irak Parlamentosu’na gidip milletvekillerini “Kerkük’ün statüsü” için fırçalıyor… ABD, dünya petrol rezervlerinin yüzde dördünün bulunduğu Irak’ın petrolünün yüzde 40’ının çıkarıldığı Kerkük’ü, güdümüne aldığı ve “işgal sonrası” konuşlanacağı Kuzey Irak’a hibe ediyor. Irak’ın geleceğini mahvediyor; barış ve istikrarını baltalıyor. Her defasında nazara verdiği “Türkiye’nin dostluğu”nu ve “stratejik müttefikliği”ni, küresel hegemonyasına ve çıkarlarına fedâ ediyor. Yine bu hesapla Obama, Türkiye’nin AKP döneminde İsrail’le ekonomiden enerjiye, savunma sanayiinden silâh alım ihâlelerine varan stratejik işbirliğini ilerletmesini yeterli bulunuyor. Ankara’nın, —bizzat Başbakanının ağzıyla—“arabuluculuğuna güvenmiyoruz” dediği- Telaviv’e daha yakınlaşması, İsrail’le işbirliğini daha derinleştirmesini tavsiye ediyor. Kısacası, terörle mücadelede, himâyesindeki PKK terör örgütünün tasfiyesinde olduğu gibi Irak ve Kuzey Irak oldubittisinde Amerika ile Türkiye’nin reel-politiği, bölgesel politikaları uyuşmamakta. Peki, bu “uyuşmazlık” içinde nasıl “stratejik müttefiklik” ya da “model ortaklık” olacak? 12.12.2009 E-Posta: [email protected] |