Evet, bu bir reklam sloganı. Ama amacımız reklam değil.
Zaten neyin reklamı olduğunu da hatırlamıyoruz. Ama bu günler için çok uygun bir ikaz cümlesi olduğunu biliyoruz.
Birilerinin aklına “seçimleri ertelemek” gibi olamayacak akıllar geliyor.
Birileri “bana/bize bir yıl daha verin” derken aslında “verin de demokrasinizin icabına bakayım” diyor. Ama birileri bunun farkında değilmiş gibi davranıyor.
İşte onlara diyoruz: Aklından bile geçirme!
Bu millet, kurtuluş savaşı şartlarında seçim yapabilmiş bir millet.
Üstelik Anayasasına da seçimi ertelemenin tek ihtimalini “savaş hali” olarak yazmış. Erteleme yetkisini de sadece TBMM’ye vermiş.
Anayasa depremi unutmuş da yazmamış değil. Bu ülke deprem ülkesi. Demek ki bilerek yazmamış.
Yüksek Seçim Kurulunun görevi seçimi zamanında yapmak.
Bugünkü elektronik kolaylıklar seçimi her yönden kolaylaştırıyor.
Mesela Kahramanmaraş seçmeninin, kendi ilinin yeni milletvekillerini seçmek için sandık başına illa da Kahramanmaraş’ta gitmesi gerekmiyor. Bu işleri düzenlemek adeta çocuk oyuncağı.
YSK hakem. Sadece hakem. Sonuçta kimin kazanacağı onu ilgilendirmiyor. Sonucun ne çıkacağı onu asla ve asla ilgilendirmiyor. O sadece milletin tasdikçisi.
Cumhurbaşkanının da bu konuda yetkisi yok.
Olsaydı komik olurdu. Zira hep en uygun zamanı kollar ve hep kendisini yeniden seçtirirdi.
O zaman da Türkiye’nin; Saddam’ın Irak’ından ya da Esad’ın Suriye’sinden veya Aliyev’in Azerbaycan’ından farkı olmazdı.
Ama var. İyi ki var.
Üstelik bugün bir savaş da yok.
Evet, elbette yıkım var, zayiat var, ama bunların hiç biri dış düşmanın eseri değil. Seçmen de dış düşmanın esiri değil.
“Asrın felaketi” diye adlandırılan bu yıkım, beklenmeyen ve öngörülemeyen bir zelzelenin eseri de değil. Öngörülmüş ama tedbiri yeterince alınmamış bir yıkım bu. Ve bu yıkım bir insanî, siyasî ve idarî ihmalin eseri.
Bu ihmalin hesabını hem hukuk görecek ve hem de sandık görecek. Ama öyle ama böyle…
Hem zamanı gelmemiş olsaydı dahi bu yıkımdan sonra seçim evleviyetle gerekliydi. Zamanı gelmiş bir seçimi ertelemeyi düşünmek için hiçbir haklı sebep yok.
Evet, demokrasi bilhassa son on senede çok yara aldı. Ama demokrasinin asgari şartı olan sandık yerinde duruyor ve o sandık milletin tek ümidi.
Siyasetçiye düşen, “ey seçmen, öfkeyle kalkma, zararla oturma, kararını sağduyu ile ver, beni/bizi seç” demektir. Yoksa boş sandığı çalıp enkaza gömmek değildir.
Ama şöyle ama böyle. Ama o iktidar olacak, ama bu...
Ama karar da söz de milletin. Üstelik TBMM de açık.
Olmuş bitmiş deprem erteleme sebebi sayılırsa, henüz olmamış ama olacağı tahmin edilen deprem evleviyetle erteleme sebebi sayılır. Burası Türkiye!
Sözümüz sandığı çalmaya kalkacak olana: Aklından bile geçirme…